11 Kasım 2009 Çarşamba

MEÂL-İ CELÎLİ

Tâkat getiremiyeceğimiz yükü bize yükleme, Allah'ım...
Ey bunca zamandır bizi te'dîb eden Allah;

Ey âlem-i İslâm'ı ezen, inleten Allah!
Bizler ki senin va'd-i İlâhîne inandık;

Bizler ki bin üç yüz bu kadar yıl seni andık;
Bizler ki beşer bir sürü ma'bûda taparken,

Yıktık o yaman şirki, devirdik ebediyyen;
Bizler ki birer hamlede evhâmı bitirdik

Ma'bedlere Ma'bûd-i Hakîkî'yi getirdik;
Bizler ki senin ismini dünyâya tanıttık...

Gördükse mükâfâtını, yâ Rab, yeter artık!
Çektirmediğin hangi elem, hangi ezâdır,

Her ânı hayâtın bize bir rûz-i cezâdır!
Ecdâdımızın kanları seller gibi akmış...

Maksadları dîninle beraber yaşamakmış.
Evlâdı da kurbân olacakmış bu uğurda...

Olsun yine, lâkin bu ışık yoksulu yurda,
Bir nûr-i nazar yok mu ki baksın bacasından?


Bir yıldız, İlâhî! Bu ne zulmet, bu ne zindan.

Hâlâ mı semâmızda gezen leyle-i memdûd?
Hâlâ mı görünmez o seher pâre-i mev'ûd?

Ömrün daha en canlı, harâretli çağında,
Çalkanmadayız ye's ile hirman batağında!

Kâm adlı cihan, biz yine ferdâlara kaldık...
Artık bize göster ki o ferdâyı: Bunaldık!

Bir emrine ecdâdı da, ahfâdı da kurban...
Olmaz mı bu millet daha te'yîdine şâyan?

Hüsran yine bîçârenin âmâlini sardı;
Âtîsi nigâhında karardıkça karardı.

Balkan'daki yangın daha kül bağlamamışken,
Bir başka cehennem çıkıversin... Bu ne erken!


Lâkin bu cehennem onu yıldırdı mı?Asla!

İ'lâya seğirtip duruyor nâmını hâlâ.
Kum dalgalarından geçiyor öyle şitâban:

Gûyâ o sabâ, geçtiği çöller de hıyâban.
Kar kütlelerinden iniyor öyle yaman ki:

Bir çağlayan akmakta yarıp taşları sanki.
Kızgın günün altında beyâbânı dolaştı;

Yalçın buzun üstünde sekip dağları aştı.
Artık gidiyor Hakk'a varan bir yolu tutmuş,

Allâh'a bakan gözleri dünyâyı unutmuş.
Cûs eyliyedursun geriden nevha-i hüsran...

Yâdında onunşimdi ne mâtem, ne de hicran!
Yâdında değil lânesinin hüzn-i elîmi,

Yâdında değil yavrusunun tavr-ı yetîmi;
Yâdında değil doğduğu, ter döktüğü toprak;

Yadında kalan hatıra bir şey, o da ancak:
Gökten ona "yüksel!" diyen ecdad-ı şehidi!

Artık o da yükseldi, fakat yerde ümidi:
Bir böyle şehidin ki mükafatı zaferdir,

Vermezsen, İlahi, dökülen hanu hederdir!


MEHMET AKİF ERSOY

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder