2 Ocak 2010 Cumartesi

Secdeden Gayrı

İlim kapısında verdim yılları,

Dinledim, ‘’Hâkk’’ diyen âlim kulları,

Sordum, Dost’a giden bütün yolları;

Yakın yok dediler.. Secdeden gayrı...

Ne bağış yaptığın, vakıf listesi,

Ne de alkışların esrarlı sesi.

Günde seksen kere, berât müjdesi;

Veren yok dediler.. Secdeden gayrı...



Huşû tüllerinden, kanat açmaya,

Bir lâhzada, yedi semâ geçmeye,

Kevser şerbetini, elden içmeye,

Ruhsat yok dediler.. Secdeden gayrı...



Dedim: yıllar yılı gönlüm harapta,

Devâ aramadım, sazda şarapta,

Bir yudum su verin, kaldım serapta;

Pınar yok dediler.. Secdeden gayrı...

Gördüm ki, insanın iki düşmanı,

Biri kendi nefsi, biri şeytanı,

Dedim: kuşansam mı kılıç kalkanı?

Silah yok dediler.. Secdeden gayrı...



Yaklaştım.. Süslü bir, mermer kabire,

Belli ki zenginmiş.. Dönmüş fakire.

Fidye var mı? dedim Münker Nekir’e;

Meded yok dediler.. Secdeden gayrı....



Baktım.. Ay yıldızlar kalmaz zikirden,

Var mı dedim sizde, şirk denen kirden?

Dile geldi bütün, Kâinat birden;

Bizde yok dediler.. Secdeden gayrı...



Rahmet çöllerinde, rahlemi kurdum,

Gözlerimde seller, vakfeye durdum,

Safâ’ya, Merve’ye, Kâbe’ye sordum;

Mîrâc yok dediler.. Secdeden gayrı...

Cengiz Numanoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder