19 Ocak 2010 Salı

AŞKIN ALDI BENDEN BENİ




Aşkın aldı benden beni bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum bana seni gerek seni

Aşkın aşıklar öldürür aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem Mecnun olup yola düşem
Sensin dün ü gün endişem bana seni gerek seni

Sufilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler kulum göğe savuralar
Toprağım anda çağırır bana seni gerek seni

Cennet dedikleri ne ki bir kaç köşkle birkaç huri
İsteyene ver onları bana seni gerek seni
Yunus-durur benim adım gün geçtikce artar ödüm
İki cihanda maksudum bana seni gerek seni


YUNUS EMRE

Mevlananın dilinden Aşk



“Anam aşk, babam aşk,

Peygamberim aşk, Allahım aşk,

Ben bir aşk çocuğuyum,

Bu aleme aşkı ve sevgiyi söylemeye geldim.”

sözleriyle aşkın dört hak mezhebin özü olduğunu belirtir.

Buradan anlaşılan şudur ki ,

yalnızca dinin kurallarına uymakla yetinenler,

dinin özünü tanımayıp , kabukta kalanlardır.

Asil olan insanin ibadetlerine Allah aşkını katması,

tam bir ihlas ve samimiyetle kulluk etmesidir.

Hazret-i Mevlana, Allah aşkının dışındaki

sevgilere aşk denemez ;

“Aşk , renge ve kokuya bağlı olursa, o aşk değildir,

kişiye bir utançtır.” (Mesnevi,I/224)

“Faniye olan aşk ebedi değildir.

Çünkü insan bu düzenin hükmüne ,

ebediliğe müsait değildir.

Her an gönüle feyizler veren ,

goncadan daha taze olan ,

gözün ve ruhun safası olan İlahi aşk bakidir.

Daima diri ve ebedi olana aşık ol,

Sırrını o nura kavuştur.

Onun aşkını iste, Çünkü bütün peygamberler,

veliler bu aşkı , iksirin ta kendisi bildiler.

“Bu aşka bende kabiliyet yok’ deme.

Kerem sahibinin ihsan etmediği bir nesne yoktur.

(Mesnevi I /226-230)

“Külle aşık olanlar , cüz’ e itibar etmez.

Cüz’ e meyleden , küllün isteyicisi değildir”

(Mesnevi,I/ 2903) beytiyle Mevlana ,

Allah aşıklarının Cenab-ı Hak dışında ,

başka hiçbir şeye değer vermediğini,

sevgisini fani unsurlara yöneltenin ise

Allah aşkından yoksun olduğunu belirtir.

Ancak bazen istisnai durumlar olabilir.

İnsan faniye duyduğu aşkta kararlı,

vefalı ve sadık ise , bu mecazi aşk

onu gerçek sevgiye, ilahi aşka götürebilir :

“Vehme, hevese aşık olan sadıksa ;

bu mecaz onu hakikate götürür.” (Mesnevi , I /2861)

Mecnun, Leyla’nın aşkıyla yola çıkmış,

neticede Mevla’nın aşkına ulaşmıştır.

Ama insanın ne mecazi, ne hakiki aşktan

nasibi yoksa Hazret-i Mevlana , bunlara sert bir dille çatar:

“Mademki aşık olmuyorsun, git yün ör, iplik eğir.

Yüz işin var, yüz renge boyanmışsın , yüz rengin var, yüz alacan…

Mademki kafatasında aşk şarabı yok,

Var, geliri bol kişilerin mutfağında kase yala…”

(Rubailer,126)

“Her kim aşk ile yanıp tutuşmamışsa; o,

uçmayan, kanatsız kuş gibidir.” (Mesnevi,I/31)

Yaradılışın özünü ve insanın fani

benliğinden yükselişini aşkta bulan Mevlana;

aşksız geçen ömrü, ömür saymaz:

“Baht sana yar olur, yaver kesilirse;

Aşk, seninle işe güce girişir.

Aşksız ömrü hesaba sayma;

O sayıdan dışarda kalacaktır çünkü…”

(Mecali-i Saba 43)

18 Ocak 2010 Pazartesi

AŞK MÜLKÜNE YOLCULUK


Sevgi gergefinin nakışındayım,
Masum bir çehrenin bakışındayım.

Dostluk-kardeşliğin en ön safında,
Kinin-kıskançlığın tâ dışındayım.

Şu kısır döngüde yerim yok benim,
Ümit şimşeğinin çakışındayım.

Deli-dolu, taşkın seller yerine,
Coşkun bir ırmağın akışındayım.

Kükreyip bendini aşmak var amma,
Sabrın engelleri yıkışındayım.

Mecnun’u çöllere süren Leylâ’nın,
Gönlünü güllere takışındayım.

Kerem’in gül kokan sevda mülkünde,
Aşkın çerağını yakışındayım.

Yanık mevsimlerde titrer yüreğim,
Çileli bir yolun yokuşundayım.

Gönlümü sımsıkı saran hislerle,
Ruhların mîraca çıkışındayım.

Aşk yolunda yolcu gönül ehlinin,
Dervişçe boynunu büküşündeyim.

Her seher yeniden doğup Günbeyli,
Mısraya gözyaşı döküşündeyim.

Alıntı...

17 Ocak 2010 Pazar

BULMAK


Bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti

Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma

Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından

Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde

Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş

Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine

Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar

Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın

Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi

Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım

Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm

Erdem Beyazıt

Öteler öteler, gayemin malı;


Öteler öteler, gayemin malı;
Mesafe ekinim, zaman madenim.
Gökte saman yolu benim olmalı;
Dipsizlik gölünde, inciler benim.

Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuza varmak


NECİP FAZIL

15 Ocak 2010 Cuma

Sular aşka gelir, çoşar HAK diye

Sular aşka gelir, çoşar HAK diye
Başın taşa vurur vurur HÛ çeker.
Rüzgâr dağdan dağa koşar HAK diye
Arada bir durur durur HÛ çeker.

Otlar bile HAK diyerek bitermiş
Yağmur HAK’tan gelir, HAK’ka gidermiş
HAK âşığı âmâ gözlü bir derviş
HAK yolunda yürür yürür HÛ çeker.

Ağaç dal dal, HAK’ka açar kucağı
Acı vermez HAK emrinin bıçağı
Gökte güneş HAK’kın sönmez ocağı
Dağdaki kar erir erir HÛ çeker

Gök güvercin HAK der uçar seherde
Balık suda HAK’kı içer seherde
Kırmızı gül HAK der açar seherde
Kokusunu verir verir HÛ çeker.

HAK’kın yolcuları HAK’ta buluşur
Varlık zerre, zerre HAK’kı bölüşür
Kalp bedende HAK HAK diye çalışır
Kan damara varır varır HÛ çeker.

Hak mührü var ceylanların gözünde
Hak yazılı kâinatın yüzünde
HAK Resul-ü Muhammed sallAllahu aleyhi ve sellem ’in izinde
Gönül HAK’kı görür görür HÛ çeker.

Abdürrahim Karakoç

İncinsen de incitme sen!..



Gönül, yüz dön kin gütmekten;
İncinsen de incitme sen!..
Dost bîzârdır incitmekten;
İncinsen de incitme sen!..

Nûr nefesin aşk dolanda,
Gülün yanmaz od alanda!..
Sözün başa dert olanda;
İncinsen de incitme sen!..

Can olur mu candan ırak?
Geç ağyârı, sen sana bak!..
O yan çıkan nefsi bırak;
İncinsen de incitme sen!..

Sen ki terki terk eyledin;
Günü dünden berk eyledin!..
Tâ elestte ne söyledin?..
İncinsen de incitme sen!..

Sendedir arz, arş-ı a’lâ;
Böyle yazmış Kadir Mevlâ!..
Bir hikmettir bu dert, belâ;
İncinsen de incitme sen!..

Ma’rifettir hakkı yaymak;
Hatır almak, hatır saymak!..
Sana düşmez gönül koymak;
İncinsen de incitme sen!..

Rıfat Araz

12 Ocak 2010 Salı

Hayat

Selamün Aeyküm

Bana çok uzun gelen bir süredir sizlerden ayrı kaldım.

Ve bloğumu çok özledim bloğumu yokluğumda yalnız bırakmayan,

tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim sizleri Allah için seviyorum.

sağlığım ve vaktim oldukca hepinizin ziyaretlerinize de geleceğim.

Hepinizin bildiği gibi Kurban Bayramında Annemi kaybettik.

Bundan sonra göğüs ağrılarım başladı ve sıklaştı.

Mecburen Hastahaneye Doktora gitmek zorunda kaldım.

(Kaldım diyorum çünkü 5.5 yıl önce eşimi bir hastahanenin

acil bölümünde gözlerimin önünde kaybetmek bende,

hastahane ve doktordan kaçış başlattı.)

7 ocak Perşembe günü

doktora gittim muayene ve yapılan tetkiklerden sonra

8 ocak Cuma gününe Anjio yapılmasına karar verildi.

Anjio yapıldı çok şükür,ciddi bir şey çıkmadığını söyledi doktor.

Daha sonuçları almadık bir kaç gün içinde gidecğim doktoruma.

İşte böyle Hayat

öyle sürprizlerle doluki insan başına ne geleceğini bilemiyor
.
Hepimize sağlıklı günler Duası ile Allah'a Emanet olun.

HAYAT


hayat bir nefestir aldığın kadar
Hayat bir kafestir kaldığın kadar
Hayat bir hevestir daldığın kadar
Önün mezar sonun mezar, unutma!

Hayat bir muamma çözdüğün kadar
Hayat bir seyahat gezdiğin kadar
Hayat bir duygudur sezdiğin kadar
Yönün mezar, sonun mezar, unutma!

Hayat bir yaygıdır yaydığın kadar
Hayat bir saygıdır saydıgın kadar
Hayat bir kaygıdır, duyduğun kadar
Yönün mezar, sonun mezar, unutma!

Hayat bir çıkıştır, çıktığın kadar
Hayat bir bakıştır, baktığın kadar
Hayat bir bıkıştır, bıktığın kadar
Önün mezar, sonun mezar, unutma!

Hayat bir rüyadır, yorduğun kadar
Hayat bir cevaptır, sorduğun kadar
Hayat bir seraptır, gördüğün kadar
Yönün mezar, sonun mezar, unutma!

Hayat bir olgudur olduğun kadar
Hayat bir dolgudur,dolduğun kadar
Hayat bir bulgudur, bulduğun kadar
Önün mezar, sonun mezar, unutma!

Bal der hayat böyle, yokuş iniş var
Geldiğimiz gibi, bir de dönüş var
Sonunda tahtadan at'a biniş var
Önün mezar, sonun mezar unutma!

Mikdat Bal






7 Ocak 2010 Perşembe

Yaralı kalplerin dermanıdır MUHAMMED




Yaralı kalplerin dermanıdır MUHAMMED
Hasta gönüllere devadır MUHAMMED
Bitkin ruhlara şevki cezbedir MUHAMMED
Ümidsizlerin ümididir MUHAMMED

Benim gibi kıtmirlerin sahibidir MUHAMMED
Kapısında sadakatle bekleyenlere tesellicidir MUHAMMED
Mesafelere inad yakındır bize MUHAMMED
Ahirette tek teselli verenimizdir MUHAMMED

Anam babam ağlamazken halime
Ahiretimiz için ağlayandır MUHAMMED
Herkes kendi derdine düşerken
Derdimizi dert edinendir MUHAMMED


Şefaatından ümid besler şeytnı iblis bile EFENDİM
Melekler hayrandır tebessümüne EFENDİM
Hasretinle yanmak cennetde yaşamak gibidir EFENDİM
Senin yolunda hoştur bu canı vermek EFENDİM

Ağlamayan gözlerime bir kez bak EFENDİM
Coşsun kaynayan pınarlar gibi EFENDİM
Seni hakkıyla anlayamadık biz EFENDİM
Anlaşılması en kolay kişi iken sen EFENDİM

Seni seviyorum derken riya ettik EFENDİM
Sevgimize sahte sevgiler karışmışken
Seni hakkıyla sevemedik EFENDİM
Anam babam sana feda olsun derken
Sünnetini terk ettik EFENDİM

Biz kıtmirlerin senin yolunda koşamadık EFENDİM
Kıtmirler sahiplerinin kapısında beklerken
Sabırla sahibini gözlerken
Senin kapında sadakat gösteremedik EFENDİM

Şevki vesileyi gayrettin adın EFENDİM
MUHAMMED MUSTAFADIR adın EFENDİM
Baldan şerbetten tatlıdır adın EFENDİM
Senin adını sayıklayan aşık-ı mecnunların
Dudaklarını yalarlar EFENDİM

Bir gelsen teselli versen EFENDİM
Gece karanlığı çökmüş gönlümüze
Güneşe hasret kaldı ruhumuz EFENDİM
Gönlümüzün güneşi sen iken
Başka güneşler aydınlatmıyor EFENDİM

Medinenin yolunu bulup huzuruna varamadık
Çölleri aşıp gül kokuna kavuşamadık
Seven sevdiği için her şeyi teperken uğrunda,
Biz tepip dünyayı varamadık huzuruna

Allahümmse sallai ala seyyidine MUHAMMED

Cisrî-nur

5 Ocak 2010 Salı

İNCİNSEN DE İNCİTME SEN…


Gönül, yüz dön kin gütmekten;
İncinsen de incitme sen!..
Dost bîzârdır incitmekten;
İncinsen de incitme sen!..

Nûr nefesin aşk dolanda,
Gülün yanmaz od alanda!..
Sözün başa dert olanda;
İncinsen de incitme sen!..

Can olur mu candan ırak?
Geç ağyârı, sen sana bak!..
O yan çıkan nefsi bırak;
İncinsen de incitme sen!..

Sen ki terki terk eyledin;
Günü dünden berk eyledin!..
Tâ elestte ne söyledin?..
İncinsen de incitme sen!..

Sendedir arz, arş-ı a’lâ;
Böyle yazmış Kadir Mevlâ!..
Bir hikmettir bu dert, belâ;
İncinsen de incitme sen!..

Ma’rifettir hakkı yaymak;
Hatır almak, hatır saymak!..
Sana düşmez gönül koymak;
İncinsen de incitme sen!..

Rıfat Araz

BİLMEM


Aşkın ile bir hoş oldum;
İlki bilmem, sonu bilmem!..
Neye baksam, seni buldum;
Yönü bilmem, yanı bilmem!..

Her hâl ile yandı yürek;
Dağ yükümde bin bir emek!..
Ömür bir çark, zaman elek;
Ten öğünür, canı bilmem!..

Safta döndü, doldu gönül;
Müptelâdır güle bülbül!..
Budur, böyle erkân, usûl;
Sevgimiz var, kini bilmem!..

Yâ Rab, sende her kararım;
Gönül arar, ben ararım!..
Ötede mi ilkbaharım?..
Dünü bilmem, günü bilmem!..

Tâ ezelden bu hâldayım;
Sana gelen bir yoldayım!..
Bir bîçâre akıldayım;
Malı, mülkü, şanı bilmem!..

Menzil menzil, kubbe kubbe,
Sebep, bağlı bir sebebe!
Ne sevdâdır iner kalbe;
Unuttum ben, beni bilmem!..

Rıfat Araz

VUSLAT DEDİ

Yâ Rab kulum, geldim sana;
Aşk yazıldı bu fermâna!..
Bir çilede yana yana;
‘Sabır’ dedi, oldu gönül!..

Nasıl diner bu dert, bu gam?
Hüznüm artar her bir akşam!..
Sekiz cennet, makam makam;
‘Umut’ dedi, doldu gönül!..

Nefsim arza atmış ağı;
Sökülmez mi hırsın bağı?..
Bu gurbetin, hasret çağı;
‘Biter’ dedi, daldı gönül!..

Ten, aşk ile mâ’rifette;
Can neylesin hakikatte!..
Bir ilahî adalette,
‘Hesap’ dedi, soldu gönül!..

Hakk’tan aldı, halka verdi;
Nefsi, yerden yere serdi!..
Şükür, gizli sırra erdi;
‘Hikmet’ dedi, bildi gönül!..

Budur ömrün ayı, yılı;
Yüküm nerde, neyle dolu?..
Tefekkürde bulup yolu;
‘Vuslât’ dedi, güldü gönül!..

Rıfat Araz

BİLDİM BENİ...

Garip kulum yokta, varda;
Ezildikçe bildim beni!..
Kader denen bir esrârda;
Çözüldükçe bildim beni!..

Ne sınır var ne bir boyut;
Gönül dolan, yağan bulut!..
Nefsi saran korku, umut;
Sezildikçe bildim beni!..

Baş koymuşum gelen emre;
İmân nûru sığmaz ömre!..
Her amelim hayra, şerre;
Yazıldıkça bildim beni!..

Hayat ölüm, ölüm dirim;
Nefsim yerde sürüm sürüm!..
Nesimî tek yanan derim;
Yüzüldükçe bildim beni!..

Ebet günüm ezelim var;
Sekiz cennet menzilim var!..
Haram içre helâlim var;
Süzüldükçe bildim beni!..

Budur yüküm, yolum, yönüm;
Bende gider ilkim, sonum!..
Nefes nefes her bir günüm;
Derildikçe bildim beni!..

Rıfat Araz

YA RAB

Senden geldim dönüş sana;
Koyma beni, bana Yâ Rab!..
Bir aşk tattım senden yana;
Böyle yandım cana Yâ Rab!..

Senden seni istedim ben;
Bu duamı çok görme sen!..
Bu can denen koca evren;
Sığmaz oldu tene Yâ Rab!..

Kul neylesin bu hikmete;
Gül yansımış her sûrete!..
Gönül bakmaz bu servete;
Bu şöhrete, şana Yâ Rab!..

Sensin bende beni bilen;
Tesbih ile kalbe dolan!..
Arzdan, arşa her var olan;
Sen’i söyler Sana Yâ Rab!..

Varım sırdır mâ’rifette;
Nûrun yansır hakikatte!..
Bu aşk ile bu halvette;
Doldum günden güne Yâ Rab!..

Akıl ne’tsin bu efkâra;
Aşk sarılmış aşk esrâra!..
Saldın özge bir diyâra;
Düştüm yönden yöne Yâ Rab!..

Rıfar Araz

Vicdan


İki yolun ayrımında ben durup
Gah o yandan, gah bu yandan korkarım
Devden değil, sinek kadar gücüyle
Ben kendini dev sayandan korkarım
Hakk evinde hak divanı kurulmuş
Her kazancın öz kiymeti sorulmuş
İddiası boynumuza yük ılmuş
Bağışlanan şeref şandan korkarım

Bu dünyadan umacağım mizandır
Korktuğum kes bu mizanı bozandır
Tok herifin kudurması, yamandır
Acandan yok, ben doyandan korkarım

Uyarsak biz nefs adlanan elçiye
Tükürürüz vicdan kesen ölçüye
Odur veren düz, kıymeti her şeye
Vicdanından korkmayandan korkarım


Bahtiyar Vahabzade

Olur mu?


Cismimi bölseler bu yolda bine,
Sana şükrederim binlerce yine,
Varsın aşkın ile kül olsun sine,
Çileler gülmeye engel olur mu?

Zaman bir değirmen bense danesi,
Değirmen çarkında devir dönesi,
Aciz mahlûkatın kibri enesi,
Hiç seni bilmeye engel olur mu?

İman ümitlerin en büyük bahtı,
Seni bilen neyler sarayı tahtı,
Hasretlik bağrımı kavurup yaktı,
Sarp dağlar gelmeye engel olur mu?

Yolun gayet yüce, öyle güzel ki,
Aşkın gönlümde öyle bir sel ki,
Bilmeyen cahiller hayal der belki,
Mevla’yı sevmeye engel olur mu?

Ağlamak gerekir durup gülmeden,
Mümin nasıl yaşar seni bilmeden,
Kavuşulmaz sana elbet ölmeden,
Doktorlar ölmeye engel olur mu?

Alıntı...
__________________

4 Ocak 2010 Pazartesi

AŞK MÜLKÜNE YOLCULUK


Sevgi gergefinin nakışındayım,
Masum bir çehrenin bakışındayım.

Dostluk-kardeşliğin en ön safında,
Kinin-kıskançlığın tâ dışındayım.

Şu kısır döngüde yerim yok benim,
Ümit şimşeğinin çakışındayım.

Deli-dolu, taşkın seller yerine,
Coşkun bir ırmağın akışındayım.

Kükreyip bendini aşmak var amma,
Sabrın engelleri yıkışındayım.

Mecnun’u çöllere süren Leylâ’nın,
Gönlünü güllere takışındayım.

Kerem’in gül kokan sevda mülkünde,
Aşkın çerağını yakışındayım.

Yanık mevsimlerde titrer yüreğim,
Çileli bir yolun yokuşundayım.

Gönlümü sımsıkı saran hislerle,
Ruhların mîraca çıkışındayım.

Aşk yolunda yolcu gönül ehlinin,
Dervişçe boynunu büküşündeyim.

Her seher yeniden doğup Günbeyli,
Mısraya gözyaşı döküşündeyim.

Alıntı...

BULMAK


Bir an kayboldun gibi! yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti

Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma

Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından

Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde

Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş

Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine

Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar

Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın

Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi

Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım

Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm

Erdem Beyazıt

3 Ocak 2010 Pazar

Bir gececik uyuma, ne olur.

Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik dostların gönlü olsun,
ne olur sabahı et bir gececik.

Bir gececik gözlerimiz seninle aydın olsun,
kör olsun şeytan bir gececik.
Dünyayı güzel kokular sarsın bütün.
Karanlıklardan ışıklar aksın ovalara.
Sofrandakiler dirilsin bir gececik.

Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik ata bin, meydana gel.
Gönüller bir gececik rahat olsun,
göğüsler meydana dönsün bir gececik.

Yeniler giyinelim biz kulların.
Musa gibi sen bir sopa al eline.
Sopa bir anda elinde yılan olsun.
Süleyman gibi sen karıncaların yanına var.
Karıncalar bir anda birer Süleyman olsun.

Ne olur, bir gececik kapısını çalma ayrılığın.

"Mevlana Celaleddin Rumi

Rabbim sana yöneldim...

Kuluna göz verdin, gör beni dedin
Dil verdin, bilene sor beni dedin
Gönül verdin, hayra yor beni dedin
Gördüm, sordum, yordum
Rabbim sana yöneldim...

Nice insanlar gördüm, söylestim
Verdigin yüce kuvvet ile direndim
Iyi, kötü ne verdiysen paylastim
Kulluk görevimi ögrenmek icin
Rabbim sana yöneldim...

Nasil sevgi doldurdun, bolca kalbime
Veremedim su gönlümü birine delice
Su yalniz halimle eymedim basimi
Bir tek sana eydim
Rabbim sana yöneldim...

Yalan dünyada, nefes aldim alali
Kimi üzgün gördüm, kimi yarali
Kimi döner durur, aska düseli
Pervaneler gibi döndüm
Rabbim sana yöneldim...

Kimi uykulara derince dalmis
Kimi acimayi dahi anlayamamis
Kimisi kararsiz, kimisi gariban kalmis
Kimi seni arar, kimise bulmus
Gec olsada affet, bulanlardan oldum
Rabbim sana yöneldim..

Kimi derki varsa, hadi görünsün bize
Dervisler görmüski, gelmis önünde dize
Nasil göstermeli, ahhh... görmeyen göze
Görenlerden oldum
Rabbim sana yöneldim....

Tüm karincalarin gücünde
Kuslarin o renkli ince süsünde
Nice örümceklerin, ak örtüsünde
Hep seni gördüm
Rabbim sana yöneldim...

Rizan icin kapina geldim
Ben sevgizislikten eriyip bittim
Yandi yüregim
Asli ile keremi dahi gectim
Müjdemi almaya geldim.
Rabbim bir tek sana yöneldim...

Kimseye benzemez, dogmaz ölmezsin
Aglayip sizlamaz, cosup gülmezsin
Gönül defterinden bilirimki,
Dostu silmezsin
Af fına, vefana yar
Rabbim sana yöneldim...

Agaclar, cicekler, fidanlar
Akrepler, böcekler, kuslar, yilanlar
Bütün emirleri senden alanlar
Gördüm, göre göre de
Bende sevgi umutlariyla sana geldim
Rabbim sana yöneldim...

Fakir de oldum bu dünyada, fakat diktim basimi
Seyr ettim icten, onurlu savasimi
Bu yetim yavrumun, göz yaslarini
Mendil, mendil sildim
Rabbim sana yöneldim...

Uzaklastim hor görenlerden
Dedikodu siralayan dillerden
Hayalsiz dünyalarimin
Yollarinda feryat ettim
Rabbim sana yöneldim...

Gönül pinarim görürümki kurur
Kapim kapanmis kilitli durur
Acan yokki, gönlüm yorulur
Anahtarini sormaya
Rabbim sana yöneldim...

Tas yürekli kullarin sevdalar onlara eremez
Yüz adim giderler fakat bir adim gelmezler
Dediler cooook gururludur, asla dönmezler
Bilen bilir dedim
Rabbim sana yöneldim...

Kulunu kücük görüp, üstten baktilar
Bir söz ile, ahhh nasil gönül yiktilar
Yakti beni zalim dünyalar
Binbir hicranimla, yaralarimla geldim
Rabbim sana yöneldim...

Yillarca agladim, küstüm kadere
Ne faydaki, anlatamadim anlamayanlara
Bir kere
Umutlarimi bana bagisla diye
Bir tek sana geldim
Rabbim sana yöneldim.

Dünya cileleri, basimi döndürdü
Bir tek umutlarim beni güldürmüstü
Simdi yüregimde ne fenerler söndü
Son gücümle yinede birer birer yaktim
Rabbim sana yöneldim...


Benmi bilemedim insanligin kiymetini ???
Neden ben yükledim, dünyanin en zor zahmetini ???
Gerci yüzüm yokya o yüce rahmetini
yine de ver diye, secdeye indim
Rabbim bir tek sana yöneldim...

Kul gördüm, kuluna hasret cekmekte
Akrabaya gittim, dedim yaram büyümekte
Kimse yokki yanimda. feryatlari dökmeye
Yüregimin atesiye doldum doldum
Rabbim sana yöneldim...

Gördüm, kul hakkini yiyen varmis
Mahser günü yok diyen varmis
Kürkten kefen dikip, giyen varmis
Üzülerek sana geldim
Rabbim sana yöneldim...

Horlandim, ne hallere düstüm
Insanligi ben yüregimde büyüttüm
Simdi dilleremi düstüm ???
Cok büyüktü savaslarim
Baslamadan yenildim
Kan revan icinde
Rabbim sana yöneldim...

Toprak verdin, tohum verdin ekmeye
Cile verdin, fakat dergahinda cekmeye
O zengin sofralardansa, bir tek sevilebilmek icin kuru ekmegine
Razi ola ola, sana geldim
Rabbim sana yöneldim...

Hikmetinden, sorgu sual olunmaz
Allahim yapayalniz inan bedenim yasamaz
Bir ates varki icimde sana karsi, hic karsi durulmaz
Yazdikca yazar oldum, ellerim dahi yorulmaz
Icimi göz yaslarla döktüm döktüm
Rabbim sana yöneldim...

Ne eyledim dünyaya bilemem ???
Ben yüreksiz insanliklarda artik gülemem
Yollarim daglarimi asamadan
Yuttun beni zalim dünya
Caresiz dertlerime bogularak
Rabbim sana yöneldim.

Yalniz yapamiyorum, sigindim sana
Tüm feryat ve kanli göz yaslarimla
kapina geldim, biricik dilegimin
Kabulu icin, yalniz ölmek istemiyorum
Rabbim sen bilirsin, bir tek sana

Alıntı

Arkadaş Dünya İçin Boş Yere Üzülme

Dünya ömrü masaldır, bir de soruyor.
Demek malı, mülküyle gurur duyuyor?
Bu fırtınalı yerde mum yakmış demek?
Hem bu sel yatağına ev mi kuruyor?

Ömer Hayyam

AŞK

Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır, bir üşütür, bir ağlatır bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.

Özdemir Asaf

Sabaha

tanyerinde O'nunla mı buluştun
yeryüzünü O'nunla mı bölüştün
mahzende mi, sokakta mı, kırda mı
orduların çarpıştığı yerde mi
bilmiyorum hala nerde durayım
çemenden mi, böcekten mi sorayım
haber için adresimi al yeter
bana O'nun gölgesini bul yeter

Nurullah Genç


Tanrım; bu güzel yüze vermişsin emek,
O sümbülü koklamak, saçın' ellemek.
Sonra da ona bakma, dersen, anlamı:
Dolu kadehi ters tut, hiç dökme demek!
Ömer Hayyam
Aman Dikkat!

Haramsız mal azaldı, haramzade çoğaldı
Bu çağda helâl yemek büyük cesaret ister
İnsanı sıfatıyla anmak geride kaldı
Domuza domuz demek büyük cesaret ister..
Abdurrahim Karakoç

Aşk ki gerçek değilse, tutkusu olmaz.
Ateşi köze döner, kokusu olmaz.
Aşık olan gün, gece, ay ve yıl yanar;
Güneş, ışık, rahat ve uykusu olmaz.

Ömer Hayyam

Arkadaş dünya için boş yere üzülme
şu hurda dünya için gereksiz yere üzülme
var olan zaten geçti yok da ortada yok
şen ol da var için yok için üzülme

Ömer Hayyam

2 Ocak 2010 Cumartesi

BİR KAPIDAN BİR KAPIYA

Geçmişime bir göz attım bu gece,
Ömrümün çoğunu nisyanda gördüm
En sonunda ölüm amma netice,
Yine de nefsimi isyanda gördüm

Bir kapıdan bir kapıya yürüdüm,
Fâni tende bâki can’ı sürüdüm,
Hayat denen merdivende çürüdüm,
İnsanoğlunu hep hüsranda gördüm


Ham hâyâlin dert pişirir aşını,
Yel ufalar kıraç dağın taşını,
Olgun başak yere eğer başını,
Dâne’yi, samanı harmanda gördüm


Mahlûkâtı muti kıldı Emr-i Hakk,
Tevâzu timsali şu kara toprak,
Açar varlıklara sevgiyle kucak,
Hayrı da, şerri de insanda gördüm


Hayret sardı Tûr Dağında Mûsa’yı,
Göğe çekti sağken Rabbim İsa’yı,
Muhammed-ül Emin şakk etti Ay’ı,
Zamanı eğiren kirmanda gördüm,


Hazret-i Âdem’den bu güne gelen,
İnsanlık ufkunda insana gülen,
Çağlar arasında en son yükselen,
Asr-ı saâdeti bir yanda gördüm


Gönüller Allah’ın nazargâhıdır,
Kur’an hakikatin tek dergâhıdır,
Hatem-ül Enbiya şahlar şahıdır,
Dünyada huzuru imanda gördüm


Sağır’ım dünyaya eyleme meyil,
Bu dünya hayatı ebedi değil,
Rabbin huzurunda edeble eğil,
Sonsuz saâdeti Cinânda gördüm

İbrahim SAĞIR

Secdeden Gayrı

İlim kapısında verdim yılları,

Dinledim, ‘’Hâkk’’ diyen âlim kulları,

Sordum, Dost’a giden bütün yolları;

Yakın yok dediler.. Secdeden gayrı...

Ne bağış yaptığın, vakıf listesi,

Ne de alkışların esrarlı sesi.

Günde seksen kere, berât müjdesi;

Veren yok dediler.. Secdeden gayrı...



Huşû tüllerinden, kanat açmaya,

Bir lâhzada, yedi semâ geçmeye,

Kevser şerbetini, elden içmeye,

Ruhsat yok dediler.. Secdeden gayrı...



Dedim: yıllar yılı gönlüm harapta,

Devâ aramadım, sazda şarapta,

Bir yudum su verin, kaldım serapta;

Pınar yok dediler.. Secdeden gayrı...

Gördüm ki, insanın iki düşmanı,

Biri kendi nefsi, biri şeytanı,

Dedim: kuşansam mı kılıç kalkanı?

Silah yok dediler.. Secdeden gayrı...



Yaklaştım.. Süslü bir, mermer kabire,

Belli ki zenginmiş.. Dönmüş fakire.

Fidye var mı? dedim Münker Nekir’e;

Meded yok dediler.. Secdeden gayrı....



Baktım.. Ay yıldızlar kalmaz zikirden,

Var mı dedim sizde, şirk denen kirden?

Dile geldi bütün, Kâinat birden;

Bizde yok dediler.. Secdeden gayrı...



Rahmet çöllerinde, rahlemi kurdum,

Gözlerimde seller, vakfeye durdum,

Safâ’ya, Merve’ye, Kâbe’ye sordum;

Mîrâc yok dediler.. Secdeden gayrı...

Cengiz Numanoğlu

Öyle Bir Gözyaşı Ver ki, Yâ Rabbî

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;

Aklansın.. Ölümün kara düşleri,

Korkuları, umutlara döndürsün.

Rahmetinle, her damlası

Cehennemler söndürsün...

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;

Cennetler berâtı inci damlalar,

Secdelerde seller gibi çağlasın.

Etrafımda haşre kadar melekler,

Sevinçlerle ağlasın...

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;

Eritsin.. Buzlarını gafletin,

Gönül ufukları, nûra bürünsün.

Açılsın da cehlin kara perdesi,

Gerçek görünsün...

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;

Müjdeler dökülsün, Arş-ı Âlâ’dan,

Hidâyet selleri, sineme dolsun.

Her damlası Mahşer Günü

Şâhidim olsun...

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;

Esmâ’ndaki ‘Doksandokuz’ aşkına,

Semâlardan gufranını indirsin.

Hesap günü, titreşirken Mîzan’da,

Hicâbımı dindirsin...

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;

Firdevs Göklerinden, nûr sağnakları,

Dehşet günü, Sırât üzre saçılsın.

Sekiz yerden, sekiz cennet kapısı

Bir lâhzada açılsın...

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî;

Sabahı beklerken, berzâh gecesi,

Selâm sellerine dönsün köpürsün.

Kabir toprağımdan, Mahşere kadar,

Azap kirlerini silsin süpürsün...

Öyle bir gözyaşı ver ki Yâ Rabbî

Arıtsın.. Şu nankör nefsi hevâdan,

Bütün zerrelerim, Kur’ân’la dolsun.

Ve Mahşer’de, şu tövbekâr bedenim,

Şehitlerle haşrolsun...

Cengiz Numanoğlu

1 Ocak 2010 Cuma

BU PAZAR BİR DAHA KURULMAZ


Sevgi sarhoşu ol, hiç ayık gezme,
Sevgisiz menzile varılamaz ki!
Kırılgandır gönül, sakın ha üzme!
Bu pazar bir daha kurulamaz ki!

Sorgula kendini; «Aşkta ney’im.» de,
Vuslatı hayal et; «Dîvaneyim.» de,
İnsan ekseninde; «Pervaneyim.» de,
Olmazsa aşk, bu harç karılamaz ki!

Yâkut yap gövdeyi, dalları gümüş,
Eksilmesin hiç gözlerden gülüş,
Dertlinin bağına cemre olup düş;
Yaralar bir başka sarılamaz ki!

Değirmen taşında buğday tanesi,
Bir varmış-bir yokmuş kalan su sesi,
Olamazsan kimsesizler hanesi;
Akar bulanık su, durulamaz ki!

Sevgi sarhoşu ol, hiç ayık gezme,
Sevgisiz menzile varılamaz ki!
Gönül kafesini aşk ile beze,
Bu pazar bir daha kurulamaz ki!



HADİ ÖNAL

Öteler öteler, gayemin malı;

Öteler öteler, gayemin malı;
Mesafe ekinim, zaman madenim.
Gökte saman yolu benim olmalı;
Dipsizlik gölünde, inciler benim.

Diz çök ey zorlu nefs, önümde diz çök!
Heybem hayat dolu, deste ve yumak.
Sen, bütün dalların birleştiği kök;
Biricik meselem, Sonsuza varmak


NECİP FAZIL