21 Aralık 2010 Salı

Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde

Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu.
Varıp eşiğine alnımı koydum
Sanki bir yeraltı nehri kaynıyordu.

Gözlerim yollarda, bekler dururum
'Nerde kardeşlerim' diyordu bir ses.
İlk kıblesi benim ulu Nebimin
Unuttu mu bunu acaba herkes.

Şimdi kimsecikler varmaz yanıma
Resulden yoksunum, tek ve tenhayım.
Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı
Çöllerde kayıp bir yetim vahayım.

Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde
Götür Müslüman'a selam diyordu.
Dayanamıyorum bu ayrılığa
Kucaklasın beni İslâm diyordu.

.

Akif İnan

Elhamdülillah.


ELHAMDÜLİLLAH
Her sabah uyandığımda atıyorsa kalbim
Elhamdülillah,
Görüyorsa etrafını et parçası gözlerim
Elhamdülillah,
Alabiliyorsa nefesi içime ciğerim
Elhamdülillah,
Duyabiliyor ise annemin sesini kulaklarım
Elhamdülillah,
Eti sindirdiği halde sindirmediğiyse kendini midem
Elhamdülillah,
Yandığı halde tükenmediyse güneşim
Elhamdülillah,
Yakıcı olduğu halde yakmadıysa beni oksijenim
Elhamdülillah,
Rahat pıhtılaştığı halde pıhtılaşmıyorsa damarımda kanım
Elhamdülillah,
Bol nimetlerle süslediyse soframı Rabbim,
Elhamdülillah,
Güzel bir suret çizdiyse çehremi ressamım
Elhamdülillah,
Çok ince olduğu halde göstermiyorsa içimi tenim
Elhamdülillah,
Şuursuz atomları benim emrime verdiyse Rabbim
Elhamdülillah
Akıl ile ayırdıysa hayvandan beni yaradanım
Elhamdülillah,
Yorulmak bilmeyen kaslarla donatıldıysa kalbim
Elhamdülillah,
Doğar doğmaz eşi olmayan olan anne sütü ile beslendim
Elhamdülillah,
Bana verdiğin nimetlerin farkında olan iman için
Elhamdülillah,
Beni dünyaya getirip saltanatını tanıttırdığın için
Elhamdülillah,
Beni insanlar arasından alıp kendinden haberdar kıldın için
Elhamdülillah,
Beni âlemlerin rahmet peygamberine ümmet eyledin için
Elhamdülillah,
Mürşitlerinin üstadı olan üstadıma evlat olmaya hak tanıdın için
Elhamdülillah,
İnsan olma hakkını bana lütfettiğin için,
Elhamdülillah,
Sana asi olduğum halde beni rızıklandırdığın için
Elhamdülillah,
Hatasını anlayan kalp verdiğin için
Elhamdülillah,
Benden dua etme ve gözyaşı kabiliyetini almadığın için
Elhamdülillah,
İnsanlara teşekkür eden dil ile süslediğin için,
Elhamdülillah,
Ben aramadan asrın mürşidine beni buldurduğun için
Elhamdülillah,
Unutulduğu bir zamanda beni kurana memur kıldığın için
Elhamdülillah,
Annemin duasını kabul edip iyilerle tanıştırdığın için
Elhamdülillah,
Beni kuran okuyan ve okutanlardan eylediğin için
Elhamdülillah,
İlmin ile meşgul edip cahil sıfatından koruduğun için
Elhamdülillah,
Bilmediğine düşman olanlardan uzaklaştırdığın için
Elhamdülillah,
Zatını sıfatının esmasının ve efalinin hudutsuzluğunca
Sana şükürler olsun DUASINI ÖĞRETTİĞİN İÇİN
Elhamdülillah.

Ali AY

Ben Seni görmeden sevdim…





Ben Seni görmeden sevdim…
Yorgun gecelerde titreyen bir yanı yetim,
bir yanı öksüz yüreğimle sevdim seni.
Ey gönül bahçemde büyüttüğüm Nazlı Çiçek…
Ey sevdamın adı, aşkın gerçek anlamı…
Bu hasret bu gurbet söyle, söyle ne zaman bitecek…

Ben Seni görmeden sevdim…
Yolunu gözledim bir Medine sabahı.
Ellerimde güller, güller ki kokunu aldığım…
Kokunu alıp yandığım, yanıp yanıp ağladığım…

Ben seni görmeden sevdim…
Gözlerini gözlerime değdir Efendim.
Ellerini ellerime…
Sevmeyi Senden öğrendim ilkin…
Sevilmesi gereken her şeyi Senden…
Şefkat seninle mânâ buldu.
Buz çöllerini Seninle aştım…
Ab-ı hayat sundun sıcak ikliminle…
Gözlerini gözlerime değdir…
Ellerini ellerime Efendim…

Ben Seni görmeden sevdim…
Bahar yüzlü insanlar bildim etrafında pervane…
Onlardan biri olmak istedim hep.
Her emrine amade…
Seninle yaşamak…
Seninle ölmek…
Seninle ağlamak…
Ve Seninle tebessüm etmek…
Aynı sofrayı Seninle paylaşmak istedim.
Ama en çok Seni, Seni görmek istedim.
Göremesem de…

Ben Seni görmeden sevdim…
Veysel Karani sabrıyla büyüttüm sevgimi…
Hüznü yoldaş ettim…
Kâh yeller gibi estim Yemen’de…
Kâh Mecnun gibi düştüm çöllere…
Bil ki, ölüm kapımı çalıp geldiğinde,
Ne zaman, nasıl, kimbilir nerede…

Ben Seni görmeden sevdim…

Ben Seni görmeden sevdim…
Rüyalarım var Sana dair…
Özlemlerim var Sana…
Al yüreğim Senin olsun Sultan’ım…
Uyandır beni Aşk’a…
Ey Gül-i Vefa…
Ey Rahmet Sağanağı…
Yağmur yağmur, tane tane düştünde gönlüme,
Kurak topraklarım hayat buldu gelişinle…
Ben Leyla çölünde seraplar gördüm çok zaman…
Boş hülyalara daldım, kayboldum…
Su içtiğim pınarlara ateşler dokundu…
Ben aşkımın hicranını sırtımda taşıdım…

Ben Seni görmeden sevdim…
Seni görmeden seven milyonlarca sevdalı gibi…
En berrak duyguları besledim Sana…
En nadide hisleri…
Gel Efendim, al götür beni uzaklara…
Düşmeden gülün tuzaklara…
Gözlerimde yaş akar durur…
Bu ayrılık beni yakar vurur…
Gözlerini gözlerime değdir…
Ellerini ellerime Efendim…

Umut Mürare

27 Ekim 2010 Çarşamba

Gelmez Sandın ölüm


Gelmez Sandın ölüm

Işıklar kesildi,karardı gözler
Konuşamaz artık lal oldu diller
Kimi kul hakkı ile gider,
Kim ey namaz medet der medet
Yaşıyorken kibirden açılmayan eller,
Rükuda bükülmeyen beller
Kütabul Kübra'ya bakmadan yorulmuş gözler
Nasıl himmet ister Resul'dan nasıl himmet???
Birkez olsun hakkı ile kılmadı namazı
Ahiretini bir an düşünmezken
Yarınını,parasını,namını
Düşündü hep Mevlasından başkasını
Aklımı kullanıyorum geleceğe yatırım yapıyorum
Çocuklarım var onlar için çalışıyorum
Namaz mı? Hac mı? acelesi ne sık boğaz etmeyin insanı
Dedi.dedi ve
Hiç beklemediği bir anda ruhunu azraile teslim etti
Sok olmayan cebe elini bir bak bakalım
Hiç ölmeyecekmişsin gibi ahirete yatırım yapmadın
Herkese uğrayan misafir sana varmaz sandın
Ey akıllıyım diye geçinen insan
Gördün mü bak nasılda yanıldın.
Sevdiklerin ağlaşırlar bir iki gün
Üçüncü gün terk edilir kabir yurdun
Gelmesinler de bir Fatiha yollasınlar dersin,peki söyle;
Çocuklarına diploma aldırmaya çalışırken
Hiç söylettin mi Elif Ba yı?
Hangi dudaklar,hangi yürekler
Okuyacak sana lazım olanı???
Ey akıllıyım diye geçinen insan
GÖrdün mü bak nasıl da pişmanlıklardasın
Ağlarsın,sızlarsın bir fırsat Allâh'ım diye yalvarırsın
Halbuki ne çok fırsatlar verildi sanaHatırlar mısın?
Çelenk üzerine kocaman adını yazdırmış
Arkadaşın için düzenlenen törene yollamıştın
Hani nerede kaldı o adın???
Evinin bir yanı denizdi bir yanı kabristanlık
Benimde son durağım olacak deyip
Birkez olsun bakmadın
Yabancılar şöyle bir kenara dursun
Annene,babana bir Yasin okumadın
Doğru ya nasıl okuyacaktın
Üniversite,doktora derken
Rabbin için birşeyler mi yaptın??
Ey akıllıyım diye geçinen insan gördün mü bak nasıl da yanıldın.

19 Ağustos 2010 Perşembe

Dinle kardaş bu bir ulu nasihat....




Dinle kardaş bu bir ulu nasihat,
Kulak vermessen duyamazsın ha...
Nefsine aldanıp kaçırma fırsat,
Arasan bir dahi bulamazsın ha....

İyilik edersen hem başa kakma,
Sakın bir kimsenin gönlünü yıkma,
Bu dünya fanidir tümüne bakma,
Zevkü sefasına doyamazsın ha...

Sahipsiz bahçenin derme gülünden,
Sakın sapma kardaş hakkın yolundan,
Söyle bilki azrailin elinden,
Cıva olsan dahi kayamazsın ha...

Yalan dünya olsa tapulu malın,
Alırsan içinden bir top bez alın,
Kovanlarda dolu olsa da balın,
Bir katrasın dahi yiyemezsin ha...

Akıbet başa bu gelecek inan,
Sakın bu söze eyleme güman,
Azrail gelince hiç vermez aman,
Taşı taş üstüne koyamazsın ha...

Kırılır kanadın belin bükülür,
Gözlerinde cevher kalmaz dökülür,
Bütün damarlarından kanın çekilir,
Eğninden libasın soyamazsın ha...

İletipte tenaşire koyunca,
Biri gelir cesedini yuyunca,
Yakasız ak gömlek ister boyunca,
Hem onuda bulup giyemezsin ha...

Ölüm acısıyla yürek dağlarlar,
Hep kavim kardaşın kara bağlarlar,
Oğlun kızın figan edip ağlarlar,
Birinin feryadını duyamazsın ha...

Sorgucular gelir hemen durmadan,
Gidemezsin cevabını vermeden,
Yedi kez sual var kabre varmadan,
Birinden birini sayamazsın ha...

Nazik tenin toprak olur beleşir,
Münkir nekir gelir çabuk ulaşır,
Sorarlar suali dilin dolaşır,
Bir cevap bulupta veremezsin ha...

Ey gafil aç gözünü gel biraz intibaha,
Üçgünlük dünya için kalkma at gibi şaha,
Çalış hak gözet böylece er felaha,
Bari yüzün ak olsun giderken Allah'a....




Medineli Hacı Osman Akfırat Rahmetullahi Aleyh.

15 Ağustos 2010 Pazar

Nasihat





Nefsin hevâsı için mağrûr olup aldanma
Yüzüne bassın kadem her ayağın yolu ol

Garazsız hem ivazsız hizmet et her cânlıya
Kimsesizin düşkünün ayağı ol eli ol

Allâh için herkese hürmet et de sev sevil
Her göze diken olma sünbülü ol gülü ol

İncitme sen kimseyi kimseye incinme hem
Güler yüzlü tatlı dil her ağızın balı ol

Nefsine yan çıkıp da Ka'be'yi yıksan dahi
İncitme gönül yıkma ger uslu ger deli ol

Güneş gibi şefkatli yer gibi tevâzu'lu
Su gibi sehâvetli merhametle dolu ol

Gökçek gerek dervişin sanı yoksula baya
Suçluların suçundan geçip hoş görülü ol

Varlığından boşal kim yokluğa erişesin
Sözünü söyle gerçek Hulûsî’nin dili ol

9 Ağustos 2010 Pazartesi

Ramazan




Beklenen sevgili

Geldin. Hoş geldin Ramazan

Zaman kavramının mukaddes sebebi

Hoş geldin hoş eyledin mübarek Ramazan



Ay döner, döner olur kıblesi dünyada

Dünya döner, döner güneşi Ramazan

Güneşte bir yol bulur kendi semasında

Hoş geldin sultanların aşkı Ramazan


Duaların gök semayı yıldızlar gibi sarması

Afların merhametlerin sıcak kampanyası

Her gelen bir Ramazan büyük lütuftur Ramazan

Hoş geldin hoş eyledin mukaddes Ramazan


Şükür. Niceleri sunuldu yaşadık seni Ramazan

Belki nasip olur mu bir sonraki Ramazan

Hoş geldin hoş eyledin gönlümüzü Ramazan

Şükür olsun. Şükür seni sundu Yaratan

Alıntı...

Ölümden kaçkere korktun?????????


Dünya hayatının efsununa kapılırken
Binbir türlü nimet içinde boğulurken
Rabbinin rahmetiyle beyhude gezerken
Ölümden kaçkere korktun?

SubhanAllah rabbine şerikler koşarken
Menedildiğin riya ile göğsün kabarırken
Ucb'a kapılıp cehennem bineğine binerken
Ölümden kaçkere korktun?

Kardeşinin gıybetiyle karnın doyarken
Yalanlar ile kalbini karartırken
Şer ile insanlara zulüm ederken
Ölümden kaçkere korktun?

Namaz vakti şeytana kulluk ederken
Yalnız iken ruhun seni sıkarken
Nefesin daralıp huzurun kaçarken
Ölümden kaç kere korktun?

Baş ağrısı,göz ağrısı çekip sızlanırken
Şerikler koştugun rabbini imdada çağırırken
Arzuların için rahman ile pazarlık ederken
Ölümden kaç kere korktun?

Geceler sağa sola dönerken
Uykun kaçıp düşüncelere dalarken
Bilmediğin korkular ile korkarken
Ölümden kaçkere korktun?

Her nefesin seni ölüme yaklaştırıken
Her adımın ile batıla sürüklenirken
Hergünün seni sonsuz aleme iterken
Ölümden kaçkere korktun?

Nefsi isteklerinle beynin uyuşurken
Bu alemde ömrün uyuyarak geçerken
Ölümden kaçkere korktun?
Ölümden sonra uyanmaktan kaçkere korktun?


Alıntı...

28 Temmuz 2010 Çarşamba

Tefekkür




Sonsuzluk içinde bir mâvi kubbe
Bir lâmba ortada yanar durmadan,
Nakkaş-ı Ezelî'nin yaptığı tipte
Boşlukta bir hâne döner durmadan.

Misafirhânedir o hâne bize
Yıldızlar kıvılcım ay pervânedir,
Gelenler hep gitmiş kalır mı bize
Bu akış içinde gaflet neyedir?

Gelenler eli boş gelmiyorlar mı,
Getirdi mi ağacın fihristesini?
Elinde bir tohum çekirdek var mı,
Kim temin ediyor maişetini?

Niçin tükenmiyor bu yenen rızık?
Bir tohum tonlarca yemiş getirir,
Bir dâne vagonlar dolusu azık,
Düşündün mü, bunlar nereden gelir?

Kuru çıplak daldan çiçek açtıran,
Zehirli sinekten bal yediren kim?
Kim elsiz böceğe ipek yaptıran,
Bunca hizmet kime, emir veren kim? ..

Felâh'a götüren doğru yol varken,
Çıkmaz sokaklarda kıvranmak neden?
Güneş kadar parlak hakikat varken,
Görmek istemeyip göz yummak neden?

Ey, yolcu! Nereden-nereye böyle?
Şaşırma kendini bul doğru yolu,
Var mıdır, başka Hak, doğru yol: Söyle?
KUR'AN va'zediyor en doğru yolu! ..
Şerafettin Keskinoğlu

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Sana hayranlığımı Senin öğrettiğin sözle ifade ediyorum




Ölesine çok güzellikler yaratırsın ki,
Hayranlığım Sen'in methine yetmez.
Seni,Sen'in öğrettiğin gibi övüyorum;


SUBHANALLAH


Öyle bol nimetler verirsin ki,
Şükrüm Sana teşeküre yetmez.
Sana Sen'in öğrettiğin gibi hamd ediyorum;


ELHAMDÜLİLLAH


Öyle hoş lutuflarda bulunursun ki,
Ne kadar minnettar kalsam lutfuna denk gelmez.
Sana,Sen'in öğrettiğin sözle minnetimi ifade ediyoum;


BAREKALLAH


Öyle güzel işler eylersin ki,
Ne kadar düşünsem hikmetine aklım ermez.
Sana hayranlığımı Sen'in öğrettiğin sözle ifade ediyorum;


MAŞAALLAH


Senai Demirci

30 Haziran 2010 Çarşamba

Allah'ım



Seni ne vakit ansam ey Sevgili,
Ruhum bedenime sığmaz Allah’ım …
Sana haddim değil demek Sevgili,
Sen fâniden münezzehsin Allah’ım …


Severim lâkin lâyikin değilim,
Mücrim bir kulum kapına eğildim,
Yeter ki razı ol canım Sevdiğim,
Yaksan da severim seni Allah’ım …


Kâinatta teksin yok bir benzerin,
Her şeye mâliksin yaratan Sensin,
Ol can Muhammed son hâk peygamberin,
Ben Kıtmir’i olsam yeter Allah’ım…


Gezegen aşkının şevkiyle döner,
Güneş aşkın olmasa o an söner,
Hücrelerim Senden bir Seni ister,
Yediğim içtiğim yalan Allah’ım…


Damlayım kuruyup deryana yağsam,
Fâniyim bâkiye rızanla varsam,
Nasip etsen de cemâlini görsem,
Aşkına aşığım yüce Allah’ım…


Bâki olan Sensin gerisi fâni,
Mâzide onca yaşananlar hani,
Sebepler gâfil gözlereymiş mâni,
Görene Seni anlatır Allah’ım…


Mühimi Senin sevgini kazanmak,
Aslında Senin sevginmiş haz almak,
Gerisi yalandan bir oyalanmak,
Bana Seni gerek Seni Allah’ım…


Aşkın nazar etmiş fâni muhabbete,
Gönlümü mahkum et Sana müebbete,
Hasretim Sevgili aşkınla sohbete,
Bir tecellin Cennetten güzel Allah’ım…


Ağlatsan da güldürsen de aşkımsın,
Yaşatsan da öldürsen de taptığım,
Canımdan mukaddes saydığım,
Esmâ-ül Hüsnâsı eşsiz Allah’ım…


Bilinmek için yarattın ademden,
Nesiller türettin sebep Âdem’den,
Razı isen mücrim kölen Âdem’den,
Ölüm Şeb-i Ârus olur Allah’ım …


Adem Kaçar

Sevdim Seni




Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni
Böyle yazmış alnıma kilk-i kazâ sevdim seni
Ben bu sözden dönmezem devr eyledikçe nüh felek
Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni


Bend-i peyvend-i dilim ebrû-yı gaddârındadır
Rişte-i cem’iyyetim zülf-i siyeh-kârındadır
Hastayım ümmîd-i sıhhat çeşm-i bîmârındadır
Bir devâsız derde oldum mübtelâ sevdim seni

Ey hilâl-ebrû dilin meyli sanadır doğrusu
Sûy-i mihrâba nigâhım kec-edâdır doğrusu
Râ kaşından inhirâf etsem riyâdır doğrusu
Yâ savâb olmuş veya olmuş hatâ sevdim seni

Bî-gubârım hasret-i hattınla hâk olsam yine
Sıhhatim rûh-i lebindendir helâk olsam yine
Tîğ-i gamzenden kesilmem çâk çâk olsam yine
Hâsılı beyhûde cevr etme bana sevdim seni

Gâlib-i dîvâneyim Ferhâd u Mecnûn’a salâ
Yüz çevirmem olsa dünya bir yana ben bir yana
Şem’ine pervâneyim pervâ ne lâzımdır bana
Anlasın bîgâne bilsin âşinâ sevdim seni

Şeyh Galip

3 Haziran 2010 Perşembe

CANIM EFENDİM

Yıllarca ufkuna bakan gözlerim,
Cemalini ister , canım efendim.
Seni anlatmaktan aciz sözlerim,
Her an erimekte , canım efendim.

Hayat eksenimin sonsuz odaĝı,
Ŏksüz ve yetimlerin sıĝınaĝı,
Sen sabah yıldızlarının ışıĝı,
Sen şefkat elçisi , canım efendim.

Lahuti bir sefer olsa da gitsem...
Kumlara batsam , ayaĝına düşsem,
Gül Ravzan'a varıp kendimden geçsem,
Sen sevda iksiri , canım efendim.

Ay yüzlü , güzel sözlü hem sultanım,
Fedadır can , canan ve bütün varım,
Seninle olmaktır en güzel kararım,
Sen güllerin şahı , canım efendim.

Buzlar erir içimde bitmez savaş,
Gönlümde bir hüzün , gözümde yaş,
Sensizlik içimde kordan bir telaş,
Kalbimin barışı , canım efendim.

Alemlere rahmet rüzgarısın sen,
Kur'an kiliminde en güzel desen,
Benim de rüyama bir defa gelsen,
Can dayanmaz oldu , canım efendim

Alıntı...

30 Nisan 2010 Cuma

Ey Nebi





Hicranla yandı gönlüm hâlimi sormaz mısın?
Dil ucuyla olsun melâlimi sormaz mısın?
Bilmem ki yoksa, dost vefâsından şüphen mi var..!
Lütfedip bir kere hayâlimi sormaz mısın?

Dostlara ülfet yağdı, bize iltifat yok mu?
Kebap oldu sînem âhıma itimat yok mu?
Yüz sürüp izine bekledim bilmem kaç eyyâm.!
Yoksa bende Senin sevgine istidat yok mu..?

Gözlerim yolunu sînemdeki tepelerde,
Gönlümde belirdin de daldım kaldığım yerde;
Hayalin ağarırken rûhumda perde perde,
Gözlerim yolunu sînemdeki tepelerde...

Sen, o ışıktan ikliminle en tatlı rüyâ,
Sen, mor, pembe renklerle rûhumu saran hülyâ..
Kararır, Seni duyup Seni anmazsam dünyâ,
Dostlarınla elele gezdiğin tepelerde...


M.Fethullah Gülen

(Tardiye)





Hoşgeldin ey sevgilinin habercisi, dostun postacısı, bana sevgiliden bir haber ver.
Can sevgilinin bayramına kurban olsun; sevgiliyi ummam, faydasız olur mu hiç?
Sevgilinin bize bir selamı yok mu?



Ey düşmüşlerin Hızır'ı söyle.Bu sırrı meydana çıkar; sen,
Sevgiliye karşı tercemanım ol da söyle.Gizleme,birer birer söyle;
Gam defterinin sonu yok mu, bitmeyecek mi bu defter?


Yarabbi, bu ne bekleyiştir; geçip gitmeyen nasıl bir zamandır bu?
Hep dert , hep elem; bir duyup öğrensem, nasıl bir şiveli sevgilidir bu?
Vuslat gibi bir meramı yok mu?



Mansur gibi dârın yücesine çıktım; Sesim, sûr üfürülüşünün ezanı;
Gam boğazımı şah-mansur haline getirdi.Bela eskeriyle kuşatıldım;
O padişahın selamı yok mu?



Şu felekten,aşağılık kişiler murad aldılar da bildikler, yarınlara kaldı.
O ahitler, o vefa yeminleri durmuyor mu? Bu ettiğim dualar kabul edilmez mi?
Gönül halinin düzeni yok mu?


Gönül gam hayretiyle dilsiz kesildi.Galip gibi mecalsiz kaldı.
Gönderdiğim arzıhale de cevap gelmedi.Şimdi bir tek ihtimal kaldı:
İnsafın o yerde adı yok mu?

Nigâr-ı Gülizâr Ateş





Tecellayı cemâlinden habibim nev-bahar ateş
Gül ateş, bülbül ateş, sünbül ateş hah u har ateş

Şua-ı afitâbındır yakan bilcümle uşşakı
Dil ateş, sine ateş hem dü çeşm-i eşkibar ateş

Hayali şem-i ruyinle aceb mi yansa cân u dil?
Nigârım gelde gör kalbimde ateş ah u zar ateş.

Ümid-i afiyet besle mi bu cân yârdan hâşa
Saçar oldukça gözden ol nigâr-ı gülizâr ateş.

Güzelliğinin tecellisinden sevgilim ilkbahar ateş
Gül ateş, bülbül ateş, sümbül ateş, diken ateş

Güneş gibi parlak yüzünün ışıklarıdır bütün aşıkları yakan
Gönül ateş, sine ateş ve her iki gözümden akan yaşların hepsi ateş

O güneş yüzünün hayaliyle acaba yanar mı bu ruh ve gönül
Güzelim gel de gör kalbimde ateş, ahuzarımda ateş.

Bu can sağlık sıhhat ümit eder mi yardan hâşa
O gül bahçesinin güzeli gözlerden ateş saçar oldukça.

Şeyh Esad-ı Erbili

Benî candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı





Benî candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı


Kamû bîmârınâ cânan devâ-yî derd eder ihsan
Niçin kılmaz banâ derman benî bîmâr sanmaz mı


Gamım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî vefâ bilmen inânır mı inanmaz mı


Şeb-î hicran yanar cânım töker kan çeşm-i giryânım
Uyârır halkı efgaanım karâ bahtım uyanmaz mı


Gül’î ruhsârına karşû gözümden kanlu âkar sû
Habîbım fasl-ı güldür bû akar sûlar bulanmaz mı


Değildim ben sanâ mâil sen etdin aklımı zâil
Bana ta’n eyleyen gaafil senî görgeç utanmaz mı


Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bû ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı


FUZULİ

22 Nisan 2010 Perşembe

EY HURMA KÜTÜĞÜ BANA AŞKI ÖGRETSENE...


Bir hurma kütüğüne dayanarak hitapta bulunurdu.
Pür dikkat dinleyen aşıklarına.
Duyulan ihtiyaç üzerine
Bir minber yaptılar SULTANA.
onun üzerinde hutbe vermeye başlayınca
kendisini terketmesi üzerine
hurma kütügü,
Bir deve inleyişi gibi
inleyip ağlamaya başladı.
Alemlerin NURU zirve peygamber,
minberden inip kütüğü meshedip okşadı.
Kütük inlemeyi bırakıp sükunet buldu.
O seviyordu ya artık aglamıyor,inlemiyordu.
emir verdi GÜL SULTAN.S.A.V.
KURURSA BU HURMA KÜTÜGÜ AŞKINDAN
Minberin altına gömün,
isterim bizden ayrılmasın.
KURUDU....!
GÖMDÜLER....!

EY TAŞ GÖNLÜM DUYUYOR MUSUN...!
BİR KÜTÜK BİLE OLAMIYORSUN...!

EY HURMA KÜTÜĞÜ
BANA AŞKI ÖGRETSENE...

21 Nisan 2010 Çarşamba

Güle sevdalanmış can ile geldim....



Sensizliğidir bu hüzün,
Sensizliğedir bu ağlamalar.
Nerdesin Efendim Nerdesin.çatlamış,
çoraklaşmış yüreklerimize su serp,yeşert Efendim..
Ümmetin sana muhtaç,Ümmetin Sana hasret,Ümmetin yolınu gözler,gel Efendim. Allahumme salli ala seyyidina muhammedin ve ala ali ve nebiyyina muhammed


Ben anlatayım, sen dinle EY Güzeller Güzeli..
Bir sevdasın içimde, dokunamadan yaşadığım.
Sevdan gül oldu bak, vuslata olan hasretimi körüklercesine.
Avuçlarımdasın eşsiz kokun ile.. .
Gözyaşlarım, güle dokunma çabasında iken, beynimdeki sorulara cevap bulma yolundayım.
Kalbimi hiç sorma, 'paramparça oldum 'diye feryat etmede.
Dinlemeden ilerliyorum, vuslata uzanan gül yolunda.
Üşüyen bedenime bir yaprak ol, ört bu aciz bedenimi
Ört ki, özleminle yanan yüreğime baharlar gelsin
Can üzülmesin, vakit yakın umudu ile beklesin seni .
GEL EFENDİM derken; gözyaşlarım, umutsuzluğu ve günahkar oluşumu anımsatsada,
Çağrım bitmeyecek nefesim son bulana değin.
Boğulmayacağım kalabalıklarda dimdik ve yüreğimdeki sevdan ile vuslat anını bekleyeceğim.
Yandım KUL oldum, Yandım KÜL oldum, Yandım GÜL oldum, diyene değin...
Can ile seslenişimi, güllere sarılmış sevdamı duyman dileği ile..

Alıntı...

19 Nisan 2010 Pazartesi

Öyle bir Gözyaşı ver ki yâ Rabbî


öyle bir gözyaşı ver ki yâ rabbî;
aklansın.. ölümün kara düşleri
korkuları umutlara döndürsün.
rahmetinle her damlası
cehennemler söndürsün...

öyle bir gözyaşı ver ki yâ rabbî;
cennetler berâtı inci damlalar
secdelerde seller gibi çağlasın.
etrafımda haşre kadar melekler
sevinçlerle ağlasın...

öyle bir gözyaşı ver ki yâ rabbî;
eritsin.. Buzlarını gafletin
gönül ufukları nûra bürünsün.
açılsın da cehlin kara perdesi
gerçek görünsün...

öyle bir gözyaşı ver ki yâ rabbî;
müjdeler dökülsün arş-ı âlâ'dan
hidâyet selleri sineme dolsun.
her damlası mahşer günü
şâhidim olsun...

öyle bir gözyaşı ver ki yâ rabbî;
esmâ'ndaki 'doksandokuz' aşkına
semâlardan gufranını indirsin.
hesap günü titreşirken mîzan'da
hicâbımı dindirsin...

öyle bir gözyaşı ver ki yâ rabbî;
firdevs göklerinden nûr sağnakları
dehşet günü sırât üzre saçılsın.
sekiz yerden sekiz cennet kapısı
bir lâhzada açılsın...

öyle bir gözyaşı ver ki yâ rabbî
arıtsın.. şu nankör nefsi hevâdan
bütün zerrelerim kur'ân'la dolsun.
ve mahşer günü şu tövbekâr bedenim
şehitlerle haşrolsun...




cengiz numanoğlu

9 Nisan 2010 Cuma

Çoban Çeşmesi


Derinden derine ırmaklar ağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlayan bağlar,
Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi.

"Göynünü şirinin aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi..."

O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çeşmesi.

Vefasız Aslıya yol gösteren bu,
Keremin sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
Sızmadı toprağa çoban çeşmesi.

Leylâ gelin oldu, Mecnun mezarda,
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül ararda,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,

Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi...


Faruk Nafız Çamlıbel

SAĞ OLSUN


Gözüm yok dünyanın zerri siminde,
Sohbeti can üzre yaran sağ olsun.
Ömrümün herhangi bir mevsiminde,
Gönülden hal hatır soran sağ olsun.


Ben gölgemi gölgem beni sürüdü,
Hasretler gönlümü yasa bürüdü,
Seneler eridi,ömür çürüdü,
Gurbette yaramı saran sağ olsun


Çiğnemem kimsenin hak, hukukunu,
Çekerim kendince kendi yükümü,
Hakkımızda kader verir hükümü,
Ta candan bir selam veren sağ olsun.


Nafile dünyada mal mülk nafile,
Yürüyor yoluna sessiz kafile,
Halimize bakıp da insaf ile,
Şefkatle kol kanat geren sağ olsun.


Yürürüm yolum hak yoldaşım imam,
Çektiğim elinden nefsin el aman,
Gün gelir menzile vardığım zaman,
Namazım üstüne duran sağ olsun


İbrahim Sağır

6 Nisan 2010 Salı

Sevdim Seni



Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni
Böyle yazmış alnıma kilk-i kazâ sevdim seni
Ben bu sözden dönmezem devr eyledikçe nüh felek
Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni


Bend-i peyvend-i dilim ebrû-yı gaddârındadır
Rişte-i cem’iyyetim zülf-i siyeh-kârındadır
Hastayım ümmîd-i sıhhat çeşm-i bîmârındadır
Bir devâsız derde oldum mübtelâ sevdim seni

Ey hilâl-ebrû dilin meyli sanadır doğrusu
Sûy-i mihrâba nigâhım kec-edâdır doğrusu
Râ kaşından inhirâf etsem riyâdır doğrusu
Yâ savâb olmuş veya olmuş hatâ sevdim seni

Bî-gubârım hasret-i hattınla hâk olsam yine
Sıhhatim rûh-i lebindendir helâk olsam yine
Tîğ-i gamzenden kesilmem çâk çâk olsam yine
Hâsılı beyhûde cevr etme bana sevdim seni

Gâlib-i dîvâneyim Ferhâd u Mecnûn’a salâ
Yüz çevirmem olsa dünya bir yana ben bir yana
Şem’ine pervâneyim pervâ ne lâzımdır bana
Anlasın bîgâne bilsin âşinâ sevdim seni

Şeyh Galip

4 Nisan 2010 Pazar

Dün Gece Çok Ağladım Rabbim


Dün gece çok ağladım Rabbim,
hesaplar bitirmedi gözyaşlarımı,
silip götürmedi günahlarımı,
hıçkırıklar düğümlendi boğazıma,
affet diyemedim affet ya Rabbim


Kalender sanırdım oysa kendimi,
soğuk gölgesi vurdu tenime ölümün,
çift başlı hatıralar sokarken beni,
sarılırken yumuşacık kaldırımlara,
affet di...yemedim affet ya Rabbim


Çatal dillileri dost edindim hep,
unuttum sevdanın pembe yüzünü,
sen acıyıp yol göstermişken bana,
hiçlik sürdüm gökkuşağı yarınlarıma,
affet diyemedim affet ya Rabbim


Sahte dünyamın demir parmaklıkları,
sırdaşım yaptı her dem karanlıkları,
hal-i Züleyha ile çıktı karşıma,
kandım, attım Yusuf'u zindanlarıma,
affet diyemedim affet ya Rabbim


Zifiri dünyamda büyük bir zelzele,
Yıldızlar artık göz kırpmaz oldu,
adını günahkar koydum hayatın,
titreyerek kapında herşeye rağmen,
affet diyemedim affet ya Rabbim



İlyas Uçar

1 Nisan 2010 Perşembe

Ey Can




Gönülden çün dile vardır yol ey can,
Mülayim söyle, şirin söz bul ey can,
Acı söz deme, hilm ile dal ey can,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.



Namazlarını vaktinde eda et,
Hem ehlin her sözün tut, devlete yet,
Ne yol kim gösterirse ol yola git,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.



Büyüğünle her işte meşveret kıl,
Ki aklına uyan pişman olur bil,
Sözün tut görme sen, bir işi müşkil,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.



Sakın namahreme, sen de ba'id ol,
Hemen ehlin safasiyle sa'id ol,
Muradın terk edip söz tut reşid ol,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.



Dilin hıfzeyle, gıybet etme ey yar,
Ve yıkma bir gönül bir sözle zinhar,
Sen etme sırr-ı nası nasa izhar,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.



Güzel sözlerle tatyib-i kulub et,
Sükut u samt ile setr-i uyub et,
Yeterse kudretin keşf-i kürüb et,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.



Kula hizmetdir Allah'a ibadet,
Kusurun afvıdır hakka riayet,
Huda'nın lütfudur sabr u kanaat,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.



Sakın bir kimseyi incitme, sövme,
Ve sen bir kimseden incinme, dövme
Dahi sen kendini sohbetde övme,
Güleç yüzlü, güzel sözlü ol ey can.



(İbrahim Hakkı Hazretleri'nin, kızı Hanife Hatun'a nasihat olarak yazdığı şiir)

30 Mart 2010 Salı

BANA SOR




Bin bir sevda ile bin bir dilekle,
Ümit dolu gülüşünü bana sor...
Hasretle dağlanmış mahzun yürekle,
Gözyaşını silişini bana sor.

Ötelerden ateş düştü zamana,
Bu yangınla gönlüm döndü zindana,
Beklenmeyen gemilerin limana,
Apansızın gelişini bana sor.

Kaç hicran peşinde taşır izlerin,
Umut dağıtırdı tatlı sözlerin,
Işıl ışıl parlıyorken gözlerin,
Işığının soluşunu bana sor.

Kadîm tebessümler kalır aynada,
Tastamam bir asır geçer lâhzada,
Hayra yorduğumuz nice rüyada,
Gözlerinin dalışını bana sor.

Yıldız gibi kayıp gittin ne çare,
,
Damla damla ulaşırken gülzâre,
Âsumanda kalışını bana sor.

Bahşolan sayılı nefes tükendi,
Can kuşu uçunca kafes tükendi,
Günbeyli’yi soran o ses tükendi,
Yerle yeksan oluşunu bana sor.


MAHMUT TOPBAŞLI

24 Mart 2010 Çarşamba

Yalancı dünyâya aldanma yâ hû,

Yalancı dünyâya aldanma yâ hû,
Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez.
İki kapılı bir virânedir bu,
Bunda konan göçer, konuk eğlenmez.

Bakma bunun karasına ağına,
Gönül verme bostanına bağına,
Benzer hemân çocuk oyuncağına,
Burda aklı olan insan eğlenmez.

Vârını îsâr et Mevlâ yoluna,
Bunda ne eylersen anda buluna,
Bir gün sefer düşer berzah iline,
Otağı kalkacak Sultan eğlenmez.

Sen ey gâfil ne sandın rûzigârı,
Durur mu anladın leyl-ü-nehârı,
Yükün yeynildigör evvelden bârı,
Yoksa yolcu gider kervan eğlenmez.

Doğrusuna gidegör bu yolların
Geçegör sarpını yüce bellerin,
Dünyâ zindânıdır mümin kulların,
Zindanda olan kul kolay eğlenmez.

Ömür tamam olup defter dürülür,
Sırat köprüsü ve mîzân kurulur,
Hakkın dergâhında elbet durulur,
Buyruğu tutulur fermân eğlenmez.

Hüdâyî n´oldu bu kadar peygamber,
Ebû Bekr u Ömer, Osman u Haydar,
Hani Habîbullah Sıddîk-ı Ekber,
Bunda gelen gider bir cân eğlenmez.




AZİZ MAHMUD HÜDAİ HAZRETLERİ

Yine Karlar Yağdı Gönül Dağıma

Yine Karlar Yağdı Gönül Dağıma
Kime Ne Söyleyim Kime Ne Deyim
Yaz Ayında Gazel Düştü Bağıma
Kime Ne Söyleyim Kime Ne Deyim

Gürledi Bulutlar Yağmadı Yağmur
Gözlerim Yaşlı Da Yollarım Çamur
Yare Gidem Dedim Yetmiyor Ömür
Kime Ne Söyleyim Kime Ne Deyim

İpek Mahmut Yandı Aşkın Narınan
Göz Göze Gelmedik Nazlı Yarınan
Bunca Ömrüm Geçti Ahu Zarınan
Kime Ne Söyleyim Kime Ne Deyim

Arafat'ta Söz Verdim



Arafat'ta Söz Verdim

Mevlâ'ya dua ettim, kolay kıldı işimi;
Kucakladım Kâbe'de, üç milyon kardeşimi..
Bırak artık, ey şeytan! Bırak artık peşimi;
Arafat'ta söz verdim, Cenâb-ı Allah'a ben...

Kefen misâli beyaz ihramlara sarındım,
Kanat kanat, melekler gölgesinde barındım,
Nefsin bataklığında, hevâlardan arındım,
Arafat' ta söz verdim, Cenâb-ı Allah'a ben...

Dilde Kur'ân, elde mey, ikiyüzlü yaşamam,
Çağdaşlığı saptırıp, şer peşinden koşamam,
''Hoşgörü'' diye diye, dalâlete düşemem;
Arafat 'ta söz verdim, Cenâb-ı Allah'a ben...

Milyonlarca bedeni, kuşatırken çöl yeli,
Milyonlarca sînede, titrerken gönül teli,
Milyonlarca gözlerden, akarken tevbe seli,
Arafat'ta söz verdim, Cenâb-ı Allah'a ben...

Nûra bulanmış eller, semâları delerken,
Rabbim, kul defterinden, günahları silerken,
O şeytan ki; nefretle, neşterini bilerken,
Arafat'ta söz verdim, Cenâb-ı Allah'a ben...

Öyle bir aşkla yandım, güneş sönse sönemem,
Gökler tersine dönse, Hakk yolundan dönemem.
Îman tahtına çıktım.. Ölüm ne ki! .. İnemem,
Arafat'ta söz verdim Cenab-ı Allah'a ben...

Tok sofrada aç durmak, zor gelse de nefsime;
El açmam mâsivâya, leke sürmem neslime,
Tertemiz dönmek için, toprak olan aslıma,
Arafat'ta söz verdim, Cenâb-ı Allah'a ben..




CENGİZ NUMANOĞLU

12 Mart 2010 Cuma

Yalancı dünyâya aldanma yâ hû,




Yalancı dünyâya aldanma yâ hû,
Bu dernek dağılır dîvân eğlenmez.
İki kapılı bir virânedir bu,
Bunda konan göçer, konuk eğlenmez.

Bakma bunun karasına ağına,
Gönül verme bostanına bağına,
Benzer hemân çocuk oyuncağına,
Burda aklı olan insan eğlenmez.

Vârını îsâr et Mevlâ yoluna,
Bunda ne eylersen anda buluna,
Bir gün sefer düşer berzah iline,
Otağı kalkacak Sultan eğlenmez.

Sen ey gâfil ne sandın rûzigârı,
Durur mu anladın leyl-ü-nehârı,
Yükün yeynildigör evvelden bârı,
Yoksa yolcu gider kervan eğlenmez.

Doğrusuna gidegör bu yolların
Geçegör sarpını yüce bellerin,
Dünyâ zindânıdır mümin kulların,
Zindanda olan kul kolay eğlenmez.

Ömür tamam olup defter dürülür,
Sırat köprüsü ve mîzân kurulur,
Hakkın dergâhında elbet durulur,
Buyruğu tutulur fermân eğlenmez.

Hüdâyî n´oldu bu kadar peygamber,
Ebû Bekr u Ömer, Osman u Haydar,
Hani Habîbullah Sıddîk-ı Ekber,
Bunda gelen gider bir cân eğlenmez.




AZİZ MAHMUD HÜDAİ HAZRETLERİ

6 Mart 2010 Cumartesi

Ah Nideyim Ömrüm Seni



Yok yere geçirdim günü
Ah nideyim ömrüm seni
Seninle olmadım gani
Ah nideyim ömrüm seni

Geldim ve geçtim bilmedim
Ağlayıp güssa yemedim
Senden ayrılam demedim
Ah nideyim ömrüm seni

Hayrım şerim yazılacak
Ömrüm ipi üzülecek
Suret benden bozulacak
Ah nideyim ömrüm seni

Gidip geri gelmiyesin
Gelip beni bulmayasın
Bu benliğe sermayesin
Ah nideyim ömrüm seni

Hani sana güvendiğim
Guveniben yuvandığım
Kaldı külli kazandığım
Ah nideyim ömrüm seni

Miskin Yunus gideceksin
Acep sefer edeceksin
Hasret ile kalacaksın
Ah nideyim ömrüm seni


Yunus Emre

O VAR

İçim yanar için için
Bilemiyorum bu yangın ne için
Akşam olmuş, gönül beklemekte bir yar
Gözümde kabe, kulağımda ezan, kalbimde O var

Haykırmak istiyorum cümle semalara
Otlara, taşlara, dağlara, ovalara
Özüm, özümde bütün bunlar
Gözümde kabe, kulağımda ezan, kalbimde O var

Ölümü bekliyorum, ümidim ona kavuşmak
Büyüdü bu sevgi içimde yumak yumak
Ne yağmur söndürdü bu sevgiyi ne de kar
Gözümde kabe, kulağımda ezan, kalbimde O var

Çileli müjde verir mi bana bu hayat
Hayat ki; daima getirir her şey salat
Salat-ı selam: içi dane dolu bir nar
Gözümde kabe, kulağımda ezan, kalbimde O var

Açar çiçekler, ölmek için onun uğruna
Kaç kişi ibret alır da, inanır buna
Haydi aç kollarını sen de sevgiyle sar
Gözümde kabe, kulağımda ezan, kalbimde O var

Sırat-ı müstakim üzere eyler bizi Hak
Sen de yarim, sen de ver bize kulak
Bu sırat, binler, yüz binler kapı açar
Gözümde kabe, kulağımda ezan, kalbimde O var




(Alıntı)

5 Mart 2010 Cuma

Varsam Hicâz illerine

Varsam Hicâz illerine
Düşsem Ka'be yollarına
Lebbeyk diyen dillerine
Kurbân olsam kurbân olsam

Tavaf etsem yana yana
Zemzem içsem kana kana
Hakk ismini ana ana
Giryân olsam giryân olsam

Safâsında safâ sürsem
Mervesinde mürvet görsem
Hatim'ine yüzüm sürsem
Hayrân olsam hâyran olsam

Arafat'ta vakfe etsem
Cebelü'r-Rahme'ye yetsem
Mescîd-i Nemre'ye gitsem
Üryân olsam üryân olsam

Minâ'da üç gece yatsam
Kurbân kesip saçım kırksam
Üç Cemre'ye taşlar atsam
Peymân olsam peymân olsam

Aşkî Ka'be sende asıl
Her murâdın oldu hâsıl
Olmak için Hakk'a vâsıl
İrfân olsam irfân olsam




Muzaffer Ozak& Safer Dal

Aşk damlası düşünce gönlün ince teline,


Güneş batar, ay söner ama aşk doğar közde,
Mazrufta esas kıymet, aşk tek kıymettir özde.

Aşk damlası düşünce gönlün ince teline,
Döndürür ırmakları Hakk’ın coşkun seline...

Aşk bir cemre misali can evine inince,
Yeşerir yedi iklim fırtınalar dinince.

Aşk yüreğe girince Bağdat yolu sorulmaz,
En uzak diyarlara yolculuk külfet olmaz.

Mîrac lezzetindedir aşkı tadan yürekler,
Dağlar, çöller yol verir, mâşuku onu bekler.

Nasıl koşarsa aşkla pervâneye kelebek,
Âşıkın yüreği de billûr ırmaklara denk.

Yükselir Arş’a ruhlar, kanatlanmış kuş gibi,
En yüksekten görünür engin denizin dibi.

Aşk huzur kaynağıdır, güler âşık çileye,
Dayanma gücü aşktır her türlü zelzeleye.

Karanlık geceleri aşk kandili ışıtır,
Benlik aşkla silinir, aşk kendini taşıtır.

Günbeyli yüreğini çevir, aşkın yoluna,
Gör bak! Nasıl giriyor, her şey kendi yoluna.

Aşk damlası düşünce gönlün ince teline...

MAHMUD TOPBAŞLI

Aşka düşürdün kendüzün





Aşka düşürdün kendüzün
N'eyleyeyin gönül seni
Bir oldu gecen gündüzün
Âh n'ideyin gönül seni

Düşeli aşkına yârin
Yerde gökte yok karârın
Gitti elden ihtiyârın
N'eyleyelin gönül seni

Hakk ile her kim bileşdi
Vâdî-i hayrete düşdü
Aşk deryâsı başdan aşdı
Âh n'ideyin gönül seni

Âşık olaldan dîdâra
Derd ile kaldın âvâre
Döymez oldun intizâre
N'eyleyeyin gönül seni

Aşk ile hoş oldu başın
Ma'şûk ile doldu işin
Kalmadı gayrı teşvîşin
Âh n'ideyin gönül seni

Her gün Hakk'tan ihsân ola
Her müşkil iş âsân ola
Her derdine dermân ola
N'eyleyeyin gönül seni

Ma'şûktan ericek kemend
Uşşâkı eyler kayd ü bend
N'itsin Hüdâyî derd-mend
Âh n'ideyin gönül seni



AZİZ MAHMUD HÜDAİ

2 Mart 2010 Salı

Yâ Muhammed, Yâ Muhammed duy beni!..

Sen’in yüce ahlâkındır hevesim,
Rüsvâ etti hayâ bilmez huy beni…
Haykıra haykıra kısıldı sesim,
Fâş eyledi gizlendiğim kûy beni;
Yâ Muhammed, Yâ Muhammed duy beni!..

Yüreğimde çözüldükçe örükler,
İblis isyan ateşimi körükler...
Uçurumdan uçuruma sürükler,
İçimdeki geme gelmez tay beni;
Yâ Muhammed, Yâ Muhammed duy beni!..

Hor görüldüm, ötelere itildim,
Gidip nefis yosmasına tutuldum,
Sığındığım kapılardan atıldım,
Sen de sahip çıkmaz isen vay beni;
Yâ Muhammed, Yâ Muhammed duy beni!..

Günden güne genişleyen açımla,
Âvâreyim şu ağarmış saçımla...
İsyanımla, günahımla, suçumla,
Ümmetinin arasında say beni;
Yâ Muhammed, Yâ Muhammed duy beni!..

Ancak aşkın bend olur bu taşkına,
Tut elimden, yol göster bu şaşkına...
Habibi olduğun Allah aşkına,
Şu melâmet libasından soy beni;
Yâ Muhammed, Yâ Muhammed duy beni!..



SADETTİN KAPLAN

AŞK


İşidin ey yârenler
Kıymetli nesnedir aşk
Değmelere bitinmez
Hürmetli nesnedir aşk

Dağa düşer kül eyler
Gönüllere yol eyler
Sultanları kul eyler
Hikmetli nesnedir aşk

Kime kim vurdu ok
Gussa ile kaygu yok
Feryad ile âhı çok
Firkatli nesnedir aşk

Denizleri kaynatır
Mevce gelir oynatır
Kayaları söyletir
Kuvvetli nesnedir aşk

Miskin Yunus neylesin
Derdin kime söylesin
Varsın dostu toylasın
Lezzetli nesnedir aşk

YUNUS EMRE

Üflediler söndüm



Üflediler söndüm
Karanlikta gönlüm
Hic bilmezdim ama
Derindeymiş pek derdim

Bak içime gör beni
Tut elimden yak beni
İstemezsen bu aşkı
Otur baştan yaz beni

Aklım nasıl şaşkın
Sevdam deli taşkın
Sen görmezsin amma
Narındayim ben askin




NEŞE ŞEN

26 Şubat 2010 Cuma

Hak Yol İslâm Yazacağız

Hak Yol İslâm Yazacağız

Kör dünyanın göbeğine
Hak yol İslâm yazacağız
Kuşların göz bebeğine
Hak yol İslâm yazacağız

Yola, ağaca, pınara
Esen yele, yağan kara
Yağmur yüklü bulutlara
Hak yol İslâm yazacağız

Koç burcuna, yay burcuna
Bebeklerin avucuna
Minarelerin ucuna
Hak yol İslâm yazacağız

Bucak bucak, köşe köşe
Kara taşa, kor-ateşe
Yıldıza, aya, güneşe
Hak yol İslâm yazacağız

Askerlerin miğferine
Kağnıların tekerine
Buda´nın tunç heykeline
Hak yol İslâm yazacağız

Her kapının eşiğine
Her sofranın kaşığına
Balaların beşiğine
Hak yol İslâm yazacağız

Herkes duyacak, bilecek
Saklanmaz gayrı bu gerçek
Yaprak yaprak, çiçek çiçek
Hak yol İslâm yazacağız


Abdurrahim Karakoç

23 Şubat 2010 Salı

HATEM-İ VELİ

Üstünde yemin var,Allah ayeti
Habibi övmüştür,Sultanım seni
Erenler bildirdi,bilelim şimdi
Marifet çeşmesi,sensin efendim

Hakim-i Tirmizi ifşa eyledi
Allahın hücceti,ferd-i kamili
Sultanlar seyyidi,Hatem-ül veli
Kudsi ruh sahibi,sensin Efendim
Hilkatin evveli,sensin Efendim

Muhyiddin Arabi ifşa eyledi
Cebrail aldığı yerdendir ilmi
Adem toprak iken ol veli idi
Şefaat sahibi sensin efendim
Ali,yüce,ümmi sensin Efendim

Muhyiddin"Oğlundur!"şöyle seyretti
Nebiler elpençe ,ulu meşhedi
Sağında Sıddıki,solda Ömeri
Muhammed dizinde sensin efendim
Nurunun elçisi sensin efendim

Abdulkadiri de şöyle buyurur
Tevhid kılıcının hududu yoktur
Halkın tepesine bir tokmak olur
Hakk-batıl berzahı sensin efendim
Sonsuz mülk sahibi sensin efendim

İmamı Rabbani ifşa eyledi
Cezbe ile çekti,gördü Cemali
Nurun ondan alır olsa da Nebi
Velayet kandili sensin efendim
Asrın halifesi sensin efendim

Hazreti Mevlana ifşa eyledi
Abdal dahi bilmez,gizli cevheri
Cümle iman edin"O"yine geldi
Mustafa dediği sensin efendim

Hakkı Erzurumi ifşa eyledi
Nazik,tatlı dilli,zayıftır teni
Kızarken razıdır,Hakktan nefesi
Mevlanın mahremi sensin efendim

İsmail Bursevi ifşa eyledi
Felekler fevkinde,sırlı türbesi
İlahi incidir,pekçok eseri
Arifler katibi,sensin efendim
Alemler ümidi,sensin efendim

Daha niceleri haber vermiştir
Onun iradesi elde değildir
Veliler katına yüzüstü gelir
Peygamber gölgesi, sensin efendim
İman kurtarıcı sensin efendim

HAYRİ ÇELİK

20 Şubat 2010 Cumartesi

Secdeden Gayrı

İlim kapısında verdim yılları,
Dinledim, ‘’Hâkk’’ diyen âlim kulları,
Sordum, Dost’a giden bütün yolları;
Yakın yok dediler.. Secdeden gayrı...

Ne bağış yaptığın, vakıf listesi,
Ne de alkışların esrarlı sesi.
Günde seksen kere, berât müjdesi;
Veren yok dediler.. Secdeden gayrı...

Huşû tüllerinden, kanat açmaya,
Bir lâhzada, yedi semâ geçmeye,
Kevser şerbetini, elden içmeye,
Ruhsat yok dediler.. Secdeden gayrı...

Dedim: yıllar yılı gönlüm harapta,
Devâ aramadım, sazda şarapta,
Bir yudum su verin, kaldım serapta;
Pınar yok dediler.. Secdeden gayrı...

Gördüm ki, insanın iki düşmanı,
Biri kendi nefsi, biri şeytanı,
Dedim: kuşansam mı kılıç kalkanı?
Silah yok dediler.. Secdeden gayrı...

Yaklaştım.. Süslü bir, mermer kabire,
Belli ki zenginmiş.. Dönmüş fakire.
Fidye var mı? dedim Münker Nekir’e;
Meded yok dediler.. Secdeden gayrı....

Baktım.. Ay yıldızlar kalmaz zikirden,
Var mı dedim sizde, şirk denen kirden?
Dile geldi bütün, Kâinat birden;
Bizde yok dediler.. Secdeden gayrı...

Rahmet çöllerinde, rahlemi kurdum,
Gözlerimde seller, vakfeye durdum,
Safâ’ya, Merve’ye, Kâbe’ye sordum;
Mîrâc yok dediler.. Secdeden gayrı...



Cengiz Numanoğlu

Ah Şu Zalim Nefsim

Zalim nefis kalbime tohumunu ekmiş,
Nedir çektiğim bu nefsin elinden?
Hep kendine yontmuş, kendini sevmiş,
Nedir çektiğim bu nefsin elinden?

Cazibe dağıttı, iman bilmedi,
Şirretin peşinden hep sürükledi,
Akıttı zehrini işret yükledi,
Nedir çektiğim bu nefsin elinden?

Dediğini yaptı hakimim oldu,
Şeytanla beraber ahbabım oldu,
Kendince kendine bir dünya kurdu,
Nedir çektiğim bu nefsin elinden?

Dünyaya aldandı şeytan dinledi,
Allah'ı unuttu günah yüklendi,
Terketti salatı sade izledi,
Nedir çektiğim bu nefsin elinden?

Dünyayı zaptetse gözü doymuyor,
Cehennemi bilir amma korkmuyor,
Ne yapsamda hiç imana gelmiyor,
Nedir çektiğim bu nefsin elinden?


Alıntı

İrfana düştüm!..

Ma’nâ âleminde, vefâ yolunda;
Aşk ile elendim bir cana düştüm!..
Gönül vecde geldi cezbe hâlında;
Derdime gül bastım, dermâna düştüm!..

Gurbet, gam bendini bende mi kurdu?..
Mevlâ’m emaneti sırtıma vurdu!..
Her katrem ‘hû’ dedi, duruldu, durdu;
Kaynadım, çağladım devrâna düştüm!..

Duydum can özümde ney’in zârını;
Özünden ayrılmış buldum varını!..
Başımda gördükçe nefsin dârını;
Ölmeden hesaba, mizâna düştüm!..

Ömrüm, kula döndü bir hak uğruna;
Hasret odu düştü gülün bağrına!..
Girdim ibret ile âlem seyrine;
Hayretten süzüldüm, hayrana düştüm!..

Ey gönül, dost için yüzümüz var mı?
İhlâs ocağında, közümüz var mı?..
Bu sesler, ahenkler özge diyâr mı?
Bir aşkın elinden mestâne düştüm!..

Takvâyla inceldi bu içli sözüm;
Edep dergâhında, tutuştu közüm!..
Bir zikrin nûruna kandıkça özüm;
Sınandım irfandan, irfana düştüm!..


RIFAT ARAZ

Sevdim Seni

Fâriğ olmam eylesen yüz bin cefâ sevdim seni
Böyle yazmış alnıma kilk-i kazâ sevdim seni
Ben bu sözden dönmezem devr eyledikçe nüh felek
Şâhid olsun aşkıma arz u semâ sevdim seni


Bend-i peyvend-i dilim ebrû-yı gaddârındadır
Rişte-i cem’iyyetim zülf-i siyeh-kârındadır
Hastayım ümmîd-i sıhhat çeşm-i bîmârındadır
Bir devâsız derde oldum mübtelâ sevdim seni

Ey hilâl-ebrû dilin meyli sanadır doğrusu
Sûy-i mihrâba nigâhım kec-edâdır doğrusu
Râ kaşından inhirâf etsem riyâdır doğrusu
Yâ savâb olmuş veya olmuş hatâ sevdim seni

Bî-gubârım hasret-i hattınla hâk olsam yine
Sıhhatim rûh-i lebindendir helâk olsam yine
Tîğ-i gamzenden kesilmem çâk çâk olsam yine
Hâsılı beyhûde cevr etme bana sevdim seni

Gâlib-i dîvâneyim Ferhâd u Mecnûn’a salâ
Yüz çevirmem olsa dünya bir yana ben bir yana
Şem’ine pervâneyim pervâ ne lâzımdır bana
Anlasın bîgâne bilsin âşinâ sevdim seni

Şeyh Galip

Varsam Hicâz illerine

Varsam Hicâz illerine
Düşsem Ka'be yollarına
Lebbeyk diyen dillerine
Kurbân olsam kurbân olsam

Tavaf etsem yana yana
Zemzem içsem kana kana
Hakk ismini ana ana
Giryân olsam giryân olsam

Safâsında safâ sürsem
Mervesinde mürvet görsem
Hatim'ine yüzüm sürsem
Hayrân olsam hâyran olsam

Arafat'ta vakfe etsem
Cebelü'r-Rahme'ye yetsem
Mescîd-i Nemre'ye gitsem
Üryân olsam üryân olsam

Minâ'da üç gece yatsam
Kurbân kesip saçım kırksam
Üç Cemre'ye taşlar atsam
Peymân olsam peymân olsam

Aşkî Ka'be sende asıl
Her murâdın oldu hâsıl
Olmak için Hakk'a vâsıl
İrfân olsam irfân olsam




Muzaffer Ozak& Safer Dal

19 Şubat 2010 Cuma

Vuslat




Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar,

Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı
Görmezler ufuklarda, şafak söktügü anı...

Gördükleri rü'ya ezeli bahçedir aşka;
Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgarı başka.

Bülbülden o eğlencede feryad işitilmez;
Gül solmayı; mehtab, azalıp gitmeyi bilmez...

Gök kubbesi her lahza, bütün gözlere mavi...
Zenginler o cennette fakirlerle müsavi;

Sevdaları hülyalı havuzlarda serinler,
Sonsuz gibi, bir fıskiye ahengini dinler.


Bir ruh, o derin bahçede bir defa yaşarsa
Boynunda O'nun kolları, koynunda O varsa,

Dalmışsa O'nun saçlarının rayihasiyle,
Sevmekteki efsunu duyar her nefesiyle.

Yıldızları, boydan boya doğmuş gibi, varlık
Bir mucize halinde o gözlerdendir artık.

Kanmaz, en uzun buseye, öptükçe susuzdur
Zira, susatan zevk, o dudaklardaki tuzdur.

İnsan ne yaratmışsa yaratmıştır o tuzdan...
Bir sır gibidir azçok ilah olduğumuzdan.

Onlar ki bu güller tutuşan bahçededirler.
Bir gün nereden hangi tesadüfle gelirler?

Aşk, onları sevkettiği günlerde, kaderden
Rüzgar gibi bir şevk alır, oldukları yerden.

Geldikleri yol, ömrün ışıktan yoludur o!
Alemde bir akşam ne semavi koşudur o!

Dört atlı o gerdüne, gelirken dolu dizgin,
Sevmiş iki ruh ufku görürler daha engin,

Simaları her lahza parıldar bu zaferle;
Gök, her tarafından, donanır meş'alerle!

Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar

Dünyayı unutmuş bulunurken o sularda,
-Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da-

Bir an uyanırlarsa leziz uykulardan,
Baştanbaşa, her yer kesilir kapkara, zindan...

Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak...
Günden güne, hicranla bunalmış gibi, yanmak...

Ey tali! Ölümden ne beterdir bu karanlık!
Ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık!

Ey vuslat! O aşıkları efsununa ram et!
Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!


Yahya Kemal Beyatlı

18 Şubat 2010 Perşembe

Aşk damlası düşünce gönlün ince teline...


Güneş batar, ay söner ama aşk doğar közde,
Mazrufta esas kıymet, aşk tek kıymettir özde.

Aşk damlası düşünce gönlün ince teline,
Döndürür ırmakları Hakk’ın coşkun seline...

Aşk bir cemre misali can evine inince,
Yeşerir yedi iklim fırtınalar dinince.

Aşk yüreğe girince Bağdat yolu sorulmaz,
En uzak diyarlara yolculuk külfet olmaz.

Mîrac lezzetindedir aşkı tadan yürekler,
Dağlar, çöller yol verir, mâşuku onu bekler.

Nasıl koşarsa aşkla pervâneye kelebek,
Âşıkın yüreği de billûr ırmaklara denk.

Yükselir Arş’a ruhlar, kanatlanmış kuş gibi,
En yüksekten görünür engin denizin dibi.

Aşk huzur kaynağıdır, güler âşık çileye,
Dayanma gücü aşktır her türlü zelzeleye.

Karanlık geceleri aşk kandili ışıtır,
Benlik aşkla silinir, aşk kendini taşıtır.

Günbeyli yüreğini çevir, aşkın yoluna,
Gör bak! Nasıl giriyor, her şey kendi yoluna.

Aşk damlası düşünce gönlün ince teline...

MAHMUD TOPBAŞLI

15 Şubat 2010 Pazartesi

Âh n'ideyin gönül seni

Aşka düşürdün kendüzün
N'eyleyeyin gönül seni
Bir oldu gecen gündüzün
Âh n'ideyin gönül seni

Düşeli aşkına yârin
Yerde gökte yok karârın
Gitti elden ihtiyârın
N'eyleyelin gönül seni

Hakk ile her kim bileşdi
Vâdî-i hayrete düşdü
Aşk deryâsı başdan aşdı
Âh n'ideyin gönül seni

Âşık olaldan dîdâra
Derd ile kaldın âvâre
Döymez oldun intizâre
N'eyleyeyin gönül seni

Aşk ile hoş oldu başın
Ma'şûk ile doldu işin
Kalmadı gayrı teşvîşin
Âh n'ideyin gönül seni

Her gün Hakk'tan ihsân ola
Her müşkil iş âsân ola
Her derdine dermân ola
N'eyleyeyin gönül seni

Ma'şûktan ericek kemend
Uşşâkı eyler kayd ü bend
N'itsin Hüdâyî derd-mend
Âh n'ideyin gönül seni



AZİZ MAHMUD HÜDAİ

14 Şubat 2010 Pazar

Ey nefsim!




Rıza-i ilahidir istenen gaye,
Dünyayı ebedi sanma ey nefsim!
Büyüklerin sözü değil hikâye,
İtiraz edip de yanma ey nefsim!

Atasözlerini yabana atma!
Sağlam gemiye bin, denizde batma!
İman hazineni bir pula satma!
Öyle renkten renge dönme ey nefsim!

Allahın evidir, bir kalbi kırma!
Gariplere acı bir de sen vurma!
Önüne gelene sualler sorma!
Herkesin sözüne kanma ey nefsim!

Kimisi boş yere çeker yorgunluk,
Mazide kalmalı artık dargınlık,
Hoca artık barış, bitsin kırgınlık,
Kolay kurtulurum sanma ey nefsim!

Alıntı