25 Kasım 2009 Çarşamba

Safa geldin dost bağının sümbülü




Safa geldin dost bağının sümbülü
Sohbet meclisinin solmayan gülü
Sohbet meclisinin solmayan gülü
Hoş geldin efendim hane sizindir.

Misafir gelince hane nur olur
Selamı alınır hali sorulur
Sohbet edilirken sofra kurulur
Himmet et efendim gönül sizindir.

Misafiri seven Allah’ın dostu
Kutbu kumaştan serilir postu
Hizmet eyle ona ogönül dostu
Hoş geldin efendim hane sizindir.

Ariflerin kalbi nazik ve ince
İhvanlar sevinir onu görünce
Kapıdan girişte selam verince
Himmet et efendim gönül sizindir.

Misafire yer ver köşe başından
Üzerini giydir hak kumaşından
İkram et ona İbrahim’in aşından
Hoş geldin efendim hane sizindir.

Mürşitlerin gönlü Allah’ın tahtı
Misafir sevenin açılır bahtı
Yollarını bekle sen seher vakti
Himmet et efendim gönül sizindir.

Hızır ile İlyas rical-i gaip
Mürşit-i kamiller resule naip
Ehli sohbet olanlar hakka talip
Hoş geldin efendim hane sizindir.

Geldiniz de gönüller hep şad oldu
Eski dostlarımız bir bir yad oldu
Sohbete katılanlar abad oldu
Himmet et efendim gönül sizindir.

Evliyanın sohbeti feyz-i yab eder
Gönülde ne gam kalır ne kader
Mümin çilelere sabreder
Hoş geldin efendim hane sizindir.

Ayrılık vakti gelmesin bizlere
Allah uzun ömür versin sizlere
Ahirette şefat eyle bizlere
Himmet et efendim gönül sizindir.



(ALINTI)

"Bir elif meşki çekildi, ona "Leylâ" dediler,

"Bir elif meşki çekildi, ona "Leylâ" dediler,
Sonra bir yandı ki can, aşk ile "mevlâ" dediler.

Ey fasıl alemi Dünya, ne büyükler geldi,
Baktılar her şeye: La!.. döndüler "illa" dediler.

İşte onlardı fazilet yolunun tacı bize
"Benim edna!" diyerek herkese "a'la" dediler.

Ah gönül! Dost olan dost kapısında bekler.
Yare hayretle: Neden gelmedi "hala" dediler?

Gel, bırak tac ile tahtı, çekil ey zorlu nefis!
Padişah olmak için önce "musalla" dediler.

Bir elif meşki çekildi, ona "Leylâ" dediler,
Sonra bir yandı ki can, aşk ile "Mevla" dediler.





M.ALİ EŞMELİ

Hicran destanını kendinden oku,

Hicran destanını kendinden oku,
Mecnun'dan duyup da rivayet etme.
Aşkın Leyla'sını gördünse söyle.
Söz temsili bulup hikayet etme.

Yüz bin Leyla doğar alemde her gün,
Senin aradığın zevk, sefa düğün.
Tutacağın işi önceden düşün;
Daha ilk adımda nedamet etme.

Sevdanın oduna pek güvenilmez,
Tutuşurşan eğer kolay sönülmez.
Bu yolun hükmüdür geri dönülmez,
Canına kıymazsan seyahat etme.

İyi bak kabına, olmasın delik,
Boşuna taşırsın ,gider gündelik.
Anında olmalı, ettiğin iyilik,
Alem duysun diye, inayet etme.

Kabe'den maksadın varmaktır yara,
Kör gibi tapınma, kara duvara,
Hızır'ı ararsan kendinde ara,
Bulamadım gibi rezalet etme.

Muhabbet herkesin aklını çelmez,
Gönül viranesi kolay düzelmez.
Alemden çekinme bir zarar gelmez,
Sen kendi kendine hıyanet etme.

Şen şatır gönlüne hicran dolmasın,
Gençliğin gülşeni gamla solmasın.
Neyzen gibi aklın yarda olmasın,
Özründen çok büyük kabahat etme.

NEYZEN TEVFİK

Kuluna göz verdin, gör beni dedin



Kuluna göz verdin, gör beni dedin
Dil verdin, bilene sor beni dedin
Gönül verdin, hayra yor beni dedin
Gördüm, sordum, yordum
Rabbim sana yöneldim...

Nice insanlar gördüm, söylestim
Verdigin yüce kuvvet ile direndim
Iyi, kötü ne verdiysen paylastim
Kulluk görevimi ögrenmek icin
Rabbim sana yöneldim...

Nasil sevgi doldurdun, bolca kalbime
Veremedim su gönlümü birine delice
Su yalniz halimle eymedim basimi
Bir tek sana eydim
Rabbim sana yöneldim...

Yalan dünyada, nefes aldim alali
Kimi üzgün gördüm, kimi yarali
Kimi döner durur, aska düseli
Pervaneler gibi döndüm
Rabbim sana yöneldim...

Kimi uykulara derince dalmis
Kimi acimayi dahi anlayamamis
Kimisi kararsiz, kimisi gariban kalmis
Kimi seni arar, kimise bulmus
Gec olsada affet, bulanlardan oldum
Rabbim sana yöneldim..

Kimi derki varsa, hadi görünsün bize
Dervisler görmüski, gelmis önünde dize
Nasil göstermeli, ahhh... görmeyen göze
Görenlerden oldum
Rabbim sana yöneldim....

Tüm karincalarin gücünde
Kuslarin o renkli ince süsünde
Nice örümceklerin, ak örtüsünde
Hep seni gördüm
Rabbim sana yöneldim...

Rizan icin kapina geldim
Ben sevgizislikten eriyip bittim
Yandi yüregim
Asli ile keremi dahi gectim
Müjdemi almaya geldim.
Rabbim bir tek sana yöneldim...

Kimseye benzemez, dogmaz ölmezsin
Aglayip sizlamaz, cosup gülmezsin
Gönül defterinden bilirimki,
Dostu silmezsin
Af fına, vefana yar
Rabbim sana yöneldim...

Agaclar, cicekler, fidanlar
Akrepler, böcekler, kuslar, yilanlar
Bütün emirleri senden alanlar
Gördüm, göre göre de
Bende sevgi umutlariyla sana geldim
Rabbim sana yöneldim...

Fakir de oldum bu dünyada, fakat diktim basimi
Seyr ettim icten, onurlu savasimi
Bu yetim yavrumun, göz yaslarini
Mendil, mendil sildim
Rabbim sana yöneldim...

Uzaklastim hor görenlerden
Dedikodu siralayan dillerden
Hayalsiz dünyalarimin
Yollarinda feryat ettim
Rabbim sana yöneldim...

Gönül pinarim görürümki kurur
Kapim kapanmis kilitli durur
Acan yokki, gönlüm yorulur
Anahtarini sormaya
Rabbim sana yöneldim...

Tas yürekli kullarin sevdalar onlara eremez
Yüz adim giderler fakat bir adim gelmezler
Dediler cooook gururludur, asla dönmezler
Bilen bilir dedim
Rabbim sana yöneldim...

Kulunu kücük görüp, üstten baktilar
Bir söz ile, ahhh nasil gönül yiktilar
Yakti beni zalim dünyalar
Binbir hicranimla, yaralarimla geldim
Rabbim sana yöneldim...

Yillarca agladim, küstüm kadere
Ne faydaki, anlatamadim anlamayanlara
Bir kere
Umutlarimi bana bagisla diye
Bir tek sana geldim
Rabbim sana yöneldim.

Dünya cileleri, basimi döndürdü
Bir tek umutlarim beni güldürmüstü
Simdi yüregimde ne fenerler söndü
Son gücümle yinede birer birer yaktim
Rabbim sana yöneldim...


Benmi bilemedim insanligin kiymetini ???
Neden ben yükledim, dünyanin en zor zahmetini ???
Gerci yüzüm yokya o yüce rahmetini
yine de ver diye, secdeye indim
Rabbim bir tek sana yöneldim...

Kul gördüm, kuluna hasret cekmekte
Akrabaya gittim, dedim yaram büyümekte
Kimse yokki yanimda. feryatlari dökmeye
Yüregimin atesiye doldum doldum
Rabbim sana yöneldim...

Gördüm, kul hakkini yiyen varmis
Mahser günü yok diyen varmis
Kürkten kefen dikip, giyen varmis
Üzülerek sana geldim
Rabbim sana yöneldim...

Horlandim, ne hallere düstüm
Insanligi ben yüregimde büyüttüm
Simdi dilleremi düstüm ???
Cok büyüktü savaslarim
Baslamadan yenildim
Kan revan icinde
Rabbim sana yöneldim...

Toprak verdin, tohum verdin ekmeye
Cile verdin, fakat dergahinda cekmeye
O zengin sofralardansa, bir tek sevilebilmek icin kuru ekmegine
Razi ola ola, sana geldim
Rabbim sana yöneldim...

Hikmetinden, sorgu sual olunmaz
Allahim yapayalniz inan bedenim yasamaz
Bir ates varki icimde sana karsi, hic karsi durulmaz
Yazdikca yazar oldum, ellerim dahi yorulmaz
Icimi göz yaslarla döktüm döktüm
Rabbim sana yöneldim...

Ne eyledim dünyaya bilemem ???
Ben yüreksiz insanliklarda artik gülemem
Yollarim daglarimi asamadan
Yuttun beni zalim dünya
Caresiz dertlerime bogularak
Rabbim sana yöneldim.

Yalniz yapamiyorum, sigindim sana
Tüm feryat ve kanli göz yaslarimla
kapina geldim, biricik dilegimin
Kabulu icin, yalniz ölmek istemiyorum
Rabbim sen bilirsin, bir tek sana
SANA YÖNELDİM


(ALINTI)

Severim Ben Seni Candan İçerü

Severim Ben Seni Candan İçerü

Severim ben seni candan içerü
Yolum vardır bu erkandan içerü

Şeriat, tarikat yoludur varana
Hakikat meyvası andan içerü

Beni bende demen, bende değilim
Bir ben vardır bende, benden içerü

Süleyman kuş dilin bilür dediler
Süleyman var Süleyman`dan içerü

Tecelliden nasib erdi kimine
Kiminin maksudu bundan içerü

Senin aşkın beni benden aluptur
Ne şirin derd bu dermandan içerü

Miskin Yunus gözü tuş oldu sana
Kapunda bir kuldur senden içerü

YUNUS EMRE

Çılgınlığın Sıfır Noktası

İkiye bölünmüş ruhum..
Bir yarısı diğer yarısına ağlıyor...
Öbür yarım ise diğerine isyan ediyor...
Ve ikisi de yok olup gidiyorlar yarattığım girdapta...
Bir keşmekeşlik yakamda..
Sergüzeştlik kapımda..
Ve bir fenomeni yaşıyorum...
Nefes almak kadar doğal...
Güneşin kendi kızıllığında her akşam ölüp,
her sabah doğması kadar alışılagelmiş...

Denizin delisi ben...
Mavinin delisi ben..

Sonunda oldu...
Çılgınlığın sıfır noktasında,
gözlerimde garip bir ışık beklemekteyim...
gelmeyecek olan günleri..
gelmeyecek olanları..
İleriye bakamıyorum...
gözlerim acıyor...
çok uzak olduğundan mı,
yoksa çok yakında da bu yüzden mi bakamıyorum,
bilmiyorum..
ruhum kendi sürgününde,
gözlerim şahitlik etmiyor..
kalbim katilim olma yolunda...
körebe oynuyorum gelecek günlerle...
ebe benim...
bir türlü sobeleyemediğim kim?
Kör dalış yapıyorum henüz gelmeyen zamana.
Nefes almak için yukarılara çıkmak gerek...
Her çıkışta fark ediyorum ki en dipteyim..
Nefes almak doğal değil artık...
Soluğum ciğerlerimde esir...
ve güneş...
güneş öldü...

Delinin denizi ben..
Delinin mavisi ben...


S. Şener

Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı

Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem'i yanmaz mı

Kamu bîmârına cânân deva-yı derd eder ihsan
Niçün kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı

Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-i giryânım
Uyadır halkı efgânım gara bahtım uyanmaz mı

Gûl-i ruhsârına karşu gözümden kanlu akar su
Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

Gâmım pinhan tutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî-vefâ bilmen inanır mı inanmaz mı

Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
Bana ta'n eyleyen gâfil seni görgeç utanmaz mı

Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı


FUZULİ

Anadolu Doluyum

Ben çöller fırtınası
Ben anaların yası
Ben tarihlerin yoluyum

Vurulmuş saldırmışım
Düşeni kaldırmışım
Gariplerin sağ koluyum

Türkü söyler dillerim
Nasırlıdır ellerim
Ben söğütlerin dalıyım

Ben gönüller bekçisi
Dertlerin emekçisi
Ben anadolu doluyum

Ben dünlerin yarını
Köroğlu'nun torunu
Ben çamlıbel, ben bolu'yum

Yüreğim çatalcadır
Bakışım kartalcadır
Ufuklara sevdalıyım

Türkü söyler dillerim
Nasırlıdır ellerim
Ben söğütlerin dalıyım

Ben gönüller bekçisi
Dertlerin emekçisi
Ben anadolu doluyum

Uğur Işılak

Bir Gonul Yıktın İse

Bir kez gönül yikdin ise
Bu kildigin namaz degil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz degil
Hani erenler geldi geçdi
Bunlar yardu kaldi göçdü
Pervaz urup hakk'a uçdu
Hümâ kuşudur kaz degil
Yol oldur ki dogru vara
Er oldur alçakda dura
Göz oldur ki hakk'i göre
Yüceden bakan göz degil
Dogru yola gittin ise
Er etegin tuttun ise
Bir hayir da ettin ise
Birine bindir az degil
Yunus bu sözleri çatar
Sanki bali yaga katar
Halka metâlarin satar
Yükü cevrherdir tuz degil

Yunus Emre

Sevdigin Kadar Sevilirsin

Yerin seni cektigi kadar agirsin

Kanatlarin cirpindigi kadar hafif..

Kalbinin attigi kadar canlisin

Gozlerinin uzagi gordugu kadar genc...

Sevdiklerin kadar iyisin

Nefret ettiklerin kadar kotu..

Ne renk olursa olsun kasin gozun

Karsindakinin gordugudur rengin..

Yasadiklarini kar sayma:

Yasadigin kadar yakinsin sonuna ne kadar yasarsan
Yasa,

Sevdigin kadardir omrun..

Gulebildigin kadar mutlusun uzulme

Bil ki agladigin kadar guleceksin

Sakin bitti sanma her seyi,sevdigin kadar
Sevileceksin.

Gunesin dogusundadir doganin sana verdigi deger

Ve karsindakine deger verdigin kadar insansin

Bir gun yalan soyleyeceksen eger

Birak karsindaki sana guvendigi kadar inansin.

Ay isigindadir sevgiliye duyulan hasret

Ve sevgiline hasret kaldigin kadar ona yakinsin

Unutma yagmurun yagdigi kadar islaksin

Gunesin seni isittigi kadar sicak.

Kendini yalniz hissetigin kadar yalnizsin

Ve guclu hissettigin kadar guclu.

Kendini guzel hissettigin kadar guzelsin..iste budur
Hayat!

Iste budur yasamak bunu hatirladigin kadar yasarsin

Bunu unuttugunda aldigin her nefes kadar usursun

Ve karsindakini unuttugun kadar cabuk unutulursun

Cicek sulandigi kadar guzeldir

Kuslar otebildigi kadar sevimli

Bebek agladigi kadar bebektir

Ve herseyi ogrendigin kadar bilirsin

Bunu da ogren , sevdigin kadar sevilirsin...''

YUNUS Emre

Estağfirullah


Kaçma diyen kadim dosttan kaçtım
Bin pişmanlık kapısını açtım
estağfirullah

Nefs de sandım cesaret ve heybet
Eksilmez oldu dilimden gıybet
estağfirullah

Servet ile Riyasetmiş rüşdüm
İyalimin tuzağına düştüm
estağfirullah

Meddahların sözlerine kandım
Herşeyi kendim yaparım sandım
estağfirullah

Bolca hırsa hasede kapıldım
Gam-Kederin içine çakıldım
estağfirullah

Gözlerim hep yukarıda oldu
Etrafım alacaklılarda doldu
estağfirullah

Her arkadaşta bir hata gördüm
Muhabbete taştan duvar ördüm
estağfirullah

Fakire çalışmaz diye kızdım
Tenbelliğin kitabını yazdım
estağfirullah

Önüme geleni hep tersledim
Türlü türlü suizan besledim
estağfirullah

Menfaatime dostlar kullandım
Sonunda dostsuz kalıp sallandım
estağfirullah

Kından bıkıp ortalığa çıktım
Haya şubesini böyle yıktım
estağfirullah

Her güzele gözümü kaptırdım
Maymundan siretimi yaptırdım
estağfirullah

Sabırda ve kanaatte yoktum
Pek çoklarını zahmete soktum
estağfirullah

Söylenen her söze laf yetiştirdim
Yalanlarla ünümü pekiştirdim
estağfirullah

Boyumdan büyük hayaller kurdum
Olmayınca yer dibine vurdum
estağfirullah

Sebeblere güvenip dayandım
Ala bula renklere boyandım
estağfirullah

Vesveseleri çokca dinledim
Metaneti kaybedip inledim
estağfirullah

Sözcük köşeleyip heceledim
Haybeye uykusuz geceledim
estağfirullah

sandalı suya sormadan saldım
Azgın dalgalar içinde kaldım
estağfirullah

Bulduğumu sandalıma attım
Hayal adaya varmadan battım
estağfirullah

Körpecik hayallerimi biçtim
Ahmaklığın suyunu içtim
estağfirullah

Nerde zengin varsa yamuştum
Bin çeşit hastalığa kavuştum
estağfirullah

Zamanla kayboldu Hakk'ı virdim
Nifak çukuruna hızla girdim
estağfirullah

Kendimi dünya ile avuttum
Sünnet namazlarını unuttum
estağfirullah

Malda Mülkte sandım meziyeti
En çok Pir'e verdim eziyeti
estağfirullah

nesimi sen girme bu tuzağa
Yardan ağyar düşersin uzağa

nesimi

24 Kasım 2009 Salı

Aşk

Andolsun bütün örtülere, andolsun bütün örtünenlere ki,
Kar altinda terleyerek uyanmaktir aşk.

Yanmiş iki cesedin kina gibi külleri arasindan
Fişkin sürerce dirilip yeniden yanmaktir aşk.

Cümle agaç kapilari, cümle demir kapilari aşip,
Bir gönül kapisina dayanmaktir aşk.

Sevgilinin otagini gökkuşagina boyayip gece-gündüz,
Hüznün safran sarisiyla boyanmaktir aşk.

Yaratmaktir ya da sevgilinin topragindan yaratilmak,
Her nefes alip verişte yanmaktir aşk.

Ismaili bir gönülle teslim olmaktir biçaga,
Birini kandirmak degil, bilerek kanmaktir aşk.

Diline arilar konar, koynunda karincalar gezer,
Sevgilinin ölçegiyle her zaman sinanmaktir aşk.

Israfil'in Sur'unu ruhunda duymaktir aşk,
Suyu suyla yumak gibi aşka inanmaktir aşk.


Bahaettin Karakoç

AŞK GELİCEK CÜMLE EKSİKLER BİTER

N'olur ise ko ki olsun n'olusar
Tek gönül Mevlayı bulsun n'olusar
Aşk denizi gene taşmış kan akar
Aşık-ı biçare dalsın n'olusar

Bu denize düşen ölür dediler
Ölür ise ko ki ölsün n'olusar
Aşk gelicek cümle eksikler biter
Bitmez ise ko ki kalsın n'olusar

Akıbet şol göze toprak dolusar
Bir gün öndün, ko ki dolsun n'olusar
Dünyanın mansıplariyle izzetin
Yunus kodu alan alsın n'olusar

YUNUS EMRE

AŞKA SEVDALANMA.

Can verme sakın aşka aşk afeti candır
Aşk afeti can olduğu meşhuru cihandır

Sakın isteme sevdayı gam aşkta her an
Kim istedi sevdayı gamlı aşk ziyandır

Her ebrulu güzel elinde bir hançeri honriz
Her zülfü siyah yanında bir zehirli yılandır

Yahşi görünür yüzleri güzellerin emma
Yahşi nazar ettikte sevdaları yamandır

Aşk içre azap olduğu bilirem kim
Her kimseki aşıktır işi ahü figandır

Yadetme güzel gözlülerin merdümi çeşmin
Merdüm deyip aldanma kim içtikleri kandır

Gel derse Fuzuli ki güzellerde vefa var
Aldanmaki şair sözü elbette yalandır.


Fuzuli

Selam Sana Ya Resulallah..


Selam Sana Ya Resulallah..
sallalahu aleyhi ve sellem

Ben kim miyim?


Hani Seni Seviyorum ya
Hani gıpta ediyorum ya ashabına
Hani Hz.Fatıma'yı anam, Hz.Hasan Hüseyin'i kardeşim olarak görüyorum ya!

Hani ne zaman hüzünlensem, Sen geliyorsun ya aklıma
Görmeden hayranım Ya cemaline
Kalbin kadar güzel yüzünün hayalini kuruyorum ya...

Hani ne zaman çok gülsem
Sen'in hafif kızgın bana baktığını görüyorum ya!
Hani bana diyorsun ya" Yerinde olsam, az güler çok ağlardım " diye

Sonra nerede bir yetim görsem Sen'i buluyorum ya yanımda
Hani bana diyorsun ya "Beni istiyorsan onun başını okşa

Hani hep bir özlem var ya içimde
Hep vuslat varya hayalimde
Hani gözyaşları içinde, yeşil kubbenin resmine bakıyorum ya
Hani hayal ediyorum ya hep Efendim
Safa-Merve arasında, önümde Sen varmışsın gibi koştuğumu..

Hani uzun boylu, siyah saçlı, beyazlar içinde birine Sen diye sesleniyorum ya!
Sonra adam arkasını dönünce
Senin olmadığını görüyorum da eğiyorum ya başımı,
Sevincim yerini hüzne bırakıyor ya

Hani Sana gidecek her yolcuyla selam yolluyorum ya
Sonra da selamımı almışsın gibi seviniyorum ya
Hani kalbimin bir yanı "Ümit" derken,
Bir yanı korkuyla atıyor ya

Hani Seni Seviyorum Ya Efendim
Hani günahlarımı unutup, Seninde beni sevdiğini düşünüyorum ya!
Duyuyorum ya "ÜMMETİ" diye seslenişini

Ne zaman bir yüzük alsam elime
Senin yüzüğün geliyor ya aklıma
Hani üzerinde Muhemmedun Resulallah yazılı olduğunu düşünüp,
Ebu Bekir ve ashabına selam yolluyorum ya

Sonra hep hayal ettim ya Efendim, arkanda namaz kıldığımı

Hani anam, babam, canım Sana feda olsun dedim ya

Hani ben varım ya...
Seni Seviyorum ya...
Çok Seviyorum ya...


Selat, Selam üzerine olsun Ya Resulallah...
sallalahu aleyhi ve sellem


ALINTI

bu kez kararlııyım...

·

Kararlıydım...
Sırt çantam bir hayli ağırlaşmıştı..
Geçmişin yükü olsa gerek...

Kararlıydım...
Kaç kırık kalp sığdırmıştım acaba çantama..
Kaç göz koymuştum üzeri yaşlı..
Hangi isimler üst üste gelmişti bilmiyorum...

Kararlıydım...
El yordamı ile doldurdum hepsini,bir kez daha görmek istemiyordum..
Karşı karşıya gelmek, geçmişe dair ne varsa hayatımda...

Kararlıydım...
Arkama bakıp,gözlerim nemli acı çekmekten bıkmıştım artık..
Hele birde ayaklarımın önüne bembeyaz bir sayfa serilmişken...

Kararlıydım...
Koşar adım uzun bir mesafe katettim..
Kaç bina,kaç cadde, kaç yürek geçtim..
Kaç dem bıraktım kim bilir...

Kararlıydım...
Geçmişimi dalga dalga başka bir kıyıya vuracak olan denizin kokusu çoktan nefesime karışmıştı...

Kararlıydım...
Eskiye dönüp ona zincirlenmektense sil baştan yazacaktım geçmişimi,yeni bir sayfaya...

Kararlıydım...
Liman,iskele siz ne derseniz deyin,hayat çizgimin üstünde yürüyordum..
Sona doğru olan her adım,kalbimde ayak izleri bırakıyordu...

Kararlıydım...
Onları da bir kerede söktüm aldım yüreğimden..
Artık onlar da elimde son yolculuklarına uğurlanacaklardı...

Kararlıydım...
Ufuk çizgisi ilk kez bu kadar anlam yüklü geldi bana...

Kararlıydım...
Artık geçmişimin ufuk çizgisi ben,benim ufuk çizgim de o olacaktı..
Hep uzaklardan "merhaba" diyecektik..
O da anlaşılırsa...

Kararlıydım...
Düşünmeme dahi fırsat vermeden,adımlarımın son bulduğu yerde savurdum sırt çantamı ,ayak izlerimi dalgaların içine...

Kararlıydım...
Dalgalardan biri usulca fısıldadı kulağıma..
"Nereye kadar sürükleyelim" diye...

Kararlıydım...
Dalga dedim ;"Ufuk çizgim olana kadar sürükle gitsin"...

Ve beyaz sayfam..
Geçmişimi tek yönlü bir yola ittim..
Sadece gidiş olan...
Dönüşü olmayan...!

alıntı

Sonsuzluk Kervanı

Sonsuzluk Kervanı, "peşinizde ben,
Üç ayakla seken topal köpeğim!"
Bastığınız yeri taş taş öpeyim.
Bir kırıntı yeter, kereminizden!
Sonsuzluk Kervanı, peşinizde ben...

Gidiyor, gidiyor, nurdan heykeller...
Ufuk önlerinde bayrak kulesi.
Bu gidenler Altun Kol Silsilesi;
Ölçüden, ahenkten daha güzeller.
Gidiyor, gidiyor, nurdan heykeller...

Sonsuzluk Kervanı, istemem azat!
Köleniz olmakmış gerçek hürriyet.
Ölmezi bulmaksa biricik niyet;
Bastığınız yerde ebedi hasat.
Sonsuzluk Kervanı, istemem azat...

1952

Necip Fazıl Kısakürek

23 Kasım 2009 Pazartesi

DUR YOLCU!!!

Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın,
Bu toprak, bir devrin battığı yerdir.
Eğil de kulak ver, bu sessiz yığın,
Bir vatan kalbinin attığı yerdir.

Bu ıssız, gölgesiz yolun sonunda,
Gördüğün bu tepeler, Anadolu'nda,
İstiklal uğrunda, namus yolunda,
Can veren Mehmed'in yattığı yerdir.

Bu tepelerde koparken büyük zelzele,
Son vatan parçası geçerken ele,
Mehmed'in düşmanı boğuldu sele,
Mübarek canını kanına kattığı yerdir.

Düşün ki, haşrolan kan, kemik, etin,
Yaptığı bu tepeler, amansız çetin,
Bir harbin sonunda, bütün milletin,
Hürriyet zevkini tattığı yerdir.

NECMETTİN HALİL ONAN

Âtiyi Karanlık Görerek Azmi Bırakmak...

Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak...
Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.

Dünyâda inanmam, hani görsem de gözümle.
İmânı olan kimse gebermez bu ölümle:

Ey dipdiri meyyit, "İki el bir baş içindir."
Davransana... Eller de senin, baş da senindir!

His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin?
Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.

Kurtulmaya azmin neye bilmem ki süreksiz?
Kendin mi senin, yoksa ümîdin mi yüreksiz?

Âtiyi karanlık görüvermekle apıştın?
Esbâbı elinden atarak ye'se yapıştın!

Karşında ziyâ yoksa, sağından, ya solundan
Tek bir ışık olsun buluver... Kalma yolundan.

Âlemde ziyâ kalmasa, halk etmelisin, halk!
Ey elleri böğründe yatan, şaşkın adam, kalk!

Herkes gibi dünyâda henüz hakk-i hayâtın
Varken, hani herkes gibi azminde sebâtın?

Ye's öyle bataktır ki; düşersen boğulursun.
Ümîde sarıl sımsıkı, seyret ne olursun!

Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar;
Me'yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar

Lânetleme bir ukde-i hâtır ki: çözülmez...
En korkulu câni gibi ye'sin yüzü gülmez!

Mâdâm ki alçaklığı bir, ye's ile sirkin;
Mâdâm ki ondan daha mel'un daha çirkin

Bir seyyie yoktur sana; ey unsur- îman,
Nevmid olarak rahmet-i mev'ûd-u Hudâ'dan,

Hüsrâna rıza verme... Çalış... Azmi bırakma;
Kendin yanacaksan bile, evlâdını yakma!


Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş...
Sesler de: "Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş!"

Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından,
Tek kol da yapışsam demiyor bir tarafından!

Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.

Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar...
Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.

Feryâd ile kurtulması me'mûl ise haykır!
Yok, yok! Hele azmindeki zincirleri bir kır!

'İş bitti... Sebâtın sonu yoktur!' deme, yılma.
Ey millet-i merhûme, sakın ye'se kapılma


Mehmet Akif Ersoy...

- - - KIRK SENE - - -

Karakoç uykusunu harman edip savurmuş
Rüyasında mübarek düş aramış kırk sene !
Aptala ibret için ne usanmış ne durmuş
Solucanlar da bile diş aramış kırk sene !

Ne var ki;Bu gün hocam yazıyorsam o günü
İnan ki aratmıyor ne yarını,ne dünü
Dünyamız dönse bile değişmiyor ki yönü
Bende her Mart ayında kış aradım kırk sene !

Yutunca pantolonu etekteki desenler
İçindekini bırak pantol etekten inler
Sizleri bilmem ama benim gördüğüm binler
Yiğit olan hanıma eş aradım kırk sene !

Etrafıma bakmıştım gönülde yas gözde yaş
Ne gencinde belliydi ne ihtiyarında yaş
Karışınca sofraya haram lokma haram aş
Bu başımı koyacak döş aradım kırk sene !

Her bahar sabahında dolaşmaya çıkardım
Dilimden gözlerime hep ya sabır çekerdim
Göz yaşlarım düştükçe bu nefsime çökerdim
Kuytularda sığınıp loş aradım kırk sene !

Aksam olsa kararır gördüğüm bu manzara
Diyerek yola düştüm geceler günden kara
Şeytan der insanlığı koy artık bir kenara
Adım adım yollarda leş aradım kırk sene..!


M. Levent ÖZGEÇ

N’OLA HALİM BENİM

N’ola halim benim ya ResulAllah
Yanar can-u tenim ya ResulAllah

Çırpınan alev ve buhurdan gibi,
Aşkınla tütenim ya ResulAllah

Hasreti hicrinle nice zamandır,
Eriyip bitenim ya ResulAllah

Sen Şah-ı Levlak’sın, yüce kapında,
Boynumu bükenim ya ResulAllah

Bastığın toprakta güller açılmış,
Ben onda dikenim ya ResulAllah


Ebu Eyyub el Ensari Hazretleri

Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı?

Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı?

Felekler yandı âhımdan muradım şem’i yanmaz mı?



Kamu bimarına canan deva-yı derd eder ihsan
Niçin kılmaz bana derman beni bimar sanmaz mı?



Şeb’i hicran[1] yanar canım, döker kan çeşm-i giryanım[2]

Uyarır halkı efgaanım kara bahtım uyanmaz mı?



Gül-i ruhsarına[3] karşı gözümden kanlı akar su

Habibim faslı güldür bu akar sular bulanmaz mı?



Gamım pinhan[4] dutardım ben, dediler yare kıl rûşen

Desem ol bîvefa bilmen inanır mı inanmaz mı?



Değildim ben sana mail sen ettin aklımı zail

Bana ta’n eyleyen gaafil seni görgeç utanmaz mı?



Fuzuli rind-i şeydadır hemîşe halka rüsvadır

Sorun kim bu ne sevdadır bu sevdadan usanmaz mı?

FUZÛLİ

YARASINDAN YÂR DAMLAYAN KALBİME


Böyle değildin sen kalbim
manolya gülüşlerden mavi tonlar devşirir içirirdin bana
saz benizli
bal bakışlı acılardan ümit gülleri derer
sunardın gamlı ruhuma
geçirirdin beni daracık geçitlerden
söz tükenirse bakardın
bakışın biterse susardın
susuşun susarsa gülerdin
her yangından sonra küllerimden doğururdun beni yeniden
bütün hain tuzaklara inat yüzüme bakardın
muştulardın yüzümü yeryüzüne


Böyle değildin sen kalbim
az vakitte çok beslenir
çok vakitte gönül sarayları yapardın
aşkımın koynuna umutlar koyardın
bal mumumdan şehirler kurardın
dilinde şiirlerim şakırdı senin
Suzi dilara makamında şarkılar söylerdin tenhalarda bana
nasılsın, söyle
nefesleri Leyli kokan aşığım
gözlerinden Yusuf akan Yakub'um
yarasından yar damlayan mecnunum
çengicilerin eline mi düştün
süreyyadan ışığın mı kesildi
ağızsız, dilsiz bir zalim taş mı düştü bahtına
türküsü sustu mu göklerde pervaz vuran güvercinlerinin
bir ateş, bir kılıç, bir taş
bir de viran mı düştü payıma yoksa senden


Böyle değildin sen kalbim
ayağa kalk dik tut başını
Hüthüt ve Süleyman'da ki sırrın aşkına
hilaller, dolunaylar, maveralar aşkına
kalk ayağa
sidre aşkına tahiyyat aşkına
yarasından yar damlayan yüreğim
kalk ayağa
kalk


Ferman KARAÇAM

Der Na't-ı Hazret-i Nebevi ( Su Kasidesi)



Der Na't-ı Hazret-i Nebevi ( Su Kasidesi)

Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denlü dutuşan odlara kılmaz çâre su

(Ey göz! Gönlümdeki (içimdeki) ateşlere göz yaşımdan su saçma ki, bu kadar (çok) tutuşan ateşlere su fayda vermez.)


Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su

(şu dönen gök kubbenin rengi su rengi midir; yoksa gözümden akan sular, göz yaşları mı şu dönen gök kubbeyikaplamıştır, bilemem..)


Zevk-ı tîğundan aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su

(Senin kılıca benzeyen keskin bakışlarının zevkinden benim gönlüm parça parça olsa buna şaşılmaz. Nitekim akarsu da zamanla duvarda, yarlarda yarıklar meydana getirir.)


Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
İhtiyât ilen içer her kimde olsa yara su

(Yarası olanın suyu ihtiyatla içmesi gibi, benim yaralı gönlüm de senin ok temrenine, ok ucuna benzeyen kirpiklerinin sözünü korka korka söyler.)


Suya virsün bâğ-bân gül-zârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse min gül-zâra su

(Bahçıvan gül bahçesini sele versin (su ile mahvetsin), boşuna yorulmasın; çünkü bin gül bahçesine su verse de senin yüzün gibi bir gül açılmaz.)


Ohşadabilmez gubârını muharrir hattuna
Hâme tek bahmahdan inse gözlerine kara su

(Hattatın beyaz kâğıda bakmaktan, kalem gibi, gözlerine kara su inse (kör olsa, kör oluncaya kadar uğraşsa yine de) gubârî (yazı)sını, senin yüzündeki tüylere benzetemez. )


Ârızun yâdıyla nem-nâk olsa müjgânum n’ola
Zayi olmaz gül temennâsıyla virmek hâra su

(Senin yanağının anılması sebebiyle kirpiklerim ıslansa ne olur, buna şaşılır mı? Zira gül elde etmek dileği ile dikene verilen su boşa gitmez.)


Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgun dirîğ
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su

(Gamlı günümde hasta gönlümden kılıç gibi keskin olan bakışını esirgeme; zira karanlık gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.)


İste peykânın gönül hecrinde şevkum sâkin it
Susuzam bir kez bu sahrâda menüm-çün ara su

(Gönül! Onun ok temrenine benzeyen kirpiklerini iste ve onun ayrılığında duyduğum hararetimi yatıştır, söndür. Susuzum bu defa da benim için su ara.)


Men lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür hûş-yâra su

(Nasıl sarhoşa şarap içmek, aklı başında olana da su içmek hoş geliyorsa, ben senin dudağını özlüyorum, sofular da kevser istiyorlar.)


Ravza-i kûyuna her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmış galibâ ol serv-i hoş-reftâra su

(Su, her zaman senin Cennet misâli mahallenin bahçesine doğru akar. Galiba o hoş yürüyüşlü, hoş salınışlı; serviyi andıran sevgiliye aşık olmuş.)


Su yolın ol kûydan toprağ olup dutsam gerek
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su

(Topraktan bir set olup su yolunu o mahalleden kesmeliyim, çünkü su benim rakibimdir, onu o yere bırakamam.)


Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su

(Dostlarım! şayet onun elini öpme arzusuyla ölürsem, öldükten sonra toprağımı testi yapın ve onunla sevgiliye su sunun.)


Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger
Dâmenin duta ayağına düşe yalvara su

(Servi kumrunun yalvarmasından dolayı dikbaşlılık ediyor. Onu ancak suyun eteğini tutup ayağına düşmesi (yalvarıp aracı olması bu dikbaşlılığından) kurtarabilir.)


İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su

(Gül fidanı bir hile ile (meşhur gül ve bülbül efsanesindeki gibi yine) bülbülün kanını içmek istiyor; bunu engelleyebilmek için suyun gül dallarının damarlarına girerek gül ağacının mizacını değiştirmesi gerekir.)


Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
ıktidâ kılmış târîk-i Ahmed-i Muhtâr’a su

(Su Hz. Muhammed’in (s.a.v) yoluna uymuş (ve bu hâli ile) dünya halkına temiz yaratılışını açıkça göstermiştir.)


Seyyid-i nev-i beşer deryâ-ı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mucizâtı âteş-i eşrâra su

(İnsanların efendisi, seçme inci denizi (olan Hz. Muhammed’in s.a.v) mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir.)


Kılmağ içün tâze gül-zârı nübüvvet revnakın
Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su

(Katı taş, Peygamberlik gül bahçesinin parlaklığını tazelemek için (ve onun) mucizesinden dolayı su meydana çıkarmıştır.)


Mu’cizi bir bahr-ı bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan min min âteş-hâne-i küffara su

(Hz. Peygamberimiz’in mûcizeleri dünyada uçsuz bucaksız bir deniz gibi imiş ki, ondan (o mucizelerden), ateşe tapan kâfirlerin binlerce mâbedine su ulaşmış ve onları söndürmüştür.)


Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ
Barmağından virdügin şiddet günü Ensâr’a su

(Mihnet günü Ensâr’a parmağından su verdiğini (bir mucize olarak parmağından su akıttığını) kim işitse hayret ile (şaşa kalarak) parmağını ısırır.)


Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su

(Dostu yılan zehri içse (bu zehir onun dostu için) âb-ı hayat olur. Aksine düşmanı da su içse (o su, düşmanına) elbette yılan zehrine döner.)


Eylemiş her katreden min bahr-ı rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû içün gül-i ruhsâra su

(Abdest (almak) için el uzatıp gül (gibi olan) yanaklarına su vurunca (sıçrayan) her bir su damlasından binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır.)


Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su

(Su ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer.)


Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su

(Su, onun eşiğinin toprağına zerrecikler halinde ışık salmak (orayı aydınlatmak) ister. Eğer parça parça da olsa o eşikten dönmez.)


Zikr-i na’tün virdini dermân bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def-i humâr içün içer mey-hâra su

(Sarhoşlar içkiden sonra gelen bat adrysını gidermek için nasıl su içerlerse, günahkârlar da senin na’tının zikrini dillerinde tekrarlamayı (dertlerine) derman bilirler.)


Yâ Habîballah yâ Hayre’l beşer müştakunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâra su

(Ey Allah'ın sevgilisi! Ey insanların en hayırlısı! Susamışların (susuzluktan dudağı kurumuşların) yanıp dâimâ su diledikleri gibi (ben de) seni özlüyorum.)


Sensen ol bahr-ı kerâmet kim şeb-i Mi'râc’da
şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su

(Sen o kerâmet denizisin ki mi'râc gecesinde feyzinin çiyleri sabit yıldızlara ve gezegenlere su ulaştırmış.)


Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mimâra su

(Kabrini yenileyen (tamir eden) mimara su lazım olsa, güneş çeşmesinden her an bol bol saf, tatlı ve güzel su iner.)


Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su

(Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmış, (ama) o ateşe, senin ihsan bulutunun su serpeceğinden ümitliyim.)


Yümn-i na’tünden güher olmış Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsândan dönen tek lü’lü şeh-vâra su

(Seni övmenin bereketinden dolayı Fuzûlî’nin (alelâde) sözleri, nisan bulutundan düşüp iri inciye dönen su (damlası) gibi birer inci olmuştur.)


Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda rûz-ı haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su

(Kıyamet günü olduğu zaman, gaflet uykusundan uyanan düşkün (yahut aşık) göz, (sana duyduğu) hasretten su (gözyaşı) döktüğü zaman,)


Umduğum oldur ki rûz-ı haşr mahrûm olmayam
Çeşm-i vaslun vire men teşne-i dîdâra su

(O mahşer günü, güzel yüzüne susamış olan bana vuslat çeşmenin su vereceğini, beni mahrum bırakmayacağını ummaktayım.)

Muhammed Fuzuli

Nasıl Olur Da Sana Secde Etmez Bir İnsan!

Kaç trilyon hücreden, yaratırsın bedeni,
Her bedene yüklersin, bir varoluş nedeni.
Evrendeki her zerre, tesbih ederken seni,
Baş eğerken emrine, bu kâinat, bu mîzan;
Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan! .

Ömür yetmez, verdiğin bir nefesin şükrüne,
Ne mümkün bedel biçmek, yaşattığın bir güne.
Cennetleri vâdettin, hem de Kur'ân üstüne.
Haykırırken tabutlar, musallada an be an;
Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan! .

Mûcizeler verirsin; kulak duyar, göz görür,
Kalp atar, dil konuşur, el tutar, ayak yürür.
Mal, mülk, evlât verirsin; hepsi de yüz güldürür,
Sağnak sağnak yağarken, bunca rahmet ve ihsan;
Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan! .

Fırtınalı denizden, kurtarırsın kulunu,
Bir şans daha verirsin, ve açarsın yolunu,
Lâkin; Sana eş koşar, cübbesini, çulunu,
Bu büyük nankörlüğü, reddederken o vicdan,
Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan! .

İçki, zina ve kumar, birer şeytan oltası,
Dünyaya hükmediyor, cehâletin sultası,
Din, cahilin elinde, oldu zulüm baltası,
Peygamber ahlâkını, emrederken o Kur'ân,
Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan! .

Şeytan ki; unutturur, o mahşer dehşetini,
Gıybet ile yedirir, ölmüş kardeş etini.
Cehenneme yol eder, bu dünya servetini;
Davul zurna çalarak, gelirken bunca hüsran;
Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan! .

Çok şükür! Rahmetinin, farkındayım nicedir,
Sensiz geçen saniye, sabahsız bir gecedir.
Bilirim.. Senin affın, azâbından yücedir;
Yetmiyor kudretine, hiçbir söz, hiçbir lisan;
Nasıl olur da Sana, secde etmez bir insan! .

Cengiz Numanoğlu

HAK ÇALAB’IM

Hak Çalab'ım Hak Çalab'ım
Sencileyin yoğ Çalab'ım
Günahlarımız yarlığagıl
Ey rahmeti çoğ Çalab'ım

Ben aydıram ki ey gani
Nedir bu derdin dermanı
Zinhar esirgeme beni
Aşk oduna yak Çalab'ım

Ne sultan ne baylardasın
Ne köşk ü saraylardasın
Girdin miskinler gönlüne
Edindin durak Çalab'ım

Gel kogıl beni yanayım
Baştan başa uşatayım
Ol sevdiğin Muhammed'e
Olayım çırak Çalab'ım

Kullar senin sen kulların
Günahları çoğ bunların
Uçmağına koy bunları
Binsinler burak Çalab'ım

Ne ilmim var ne taatım
Ne gücüm var ne takatim
Meger senin inayetin
Kıla yüzüm ak Çalab'ım

Yarlığagıl sen Yunus'u
Günahlı kullarınla
Eğer yarlıgamazısan
Key katı firak Çalab'ım

Yunus Emre

ELHAMDÜLİLLAH

Haktan gelen şerbeti içtik elhamdülillah
Şol kudret denizini geçtik elhamdülillah
Şol karşıki dağları meşeleri bağları
Sağlık sefalık ile geçtik elhamdülillah

Kuruyuduk yaş olduk ayak olduk baş olduk
Kanatlandık kuş olduk uçtuk elhamdülillah
Vardığımız illere şol sefa gönüllere
Baba Tapduk ma'nisin saçtık elhamdülillah

Beri gel barışalım yâd isen bilişelim
Atımız eğerlendi eştik elhamdülillah
İndik Rum'u kışladık çok hayr ü şer işledik
Uç bahar geldi geri göçtük elhamdülillah

Dirildik pınar olduk ırıldık ırmak olduk
Aktık denize daldık taştık elhamdülillah
Taptuğun tapusunda kul olduk kapusunda
Yunus miskin çiğ idik piştik elhamdülillah

Yunus Emre

YÜRÜ YÜRÜ YALAN DÜNYA

Yürü yürü yalan dünya
Yalan dünya değil misin
Yedi kez boşalıp yine
Dolan dünya değil misin

Bir od bıraktı özüme
Duman girdi gözüme
Bu gözle bugün yüzüme
Gülen dünya değil misin

Bir od bıraktın vay dile
Tutuştum yandın dert ile
Kıyamete bir kurt ile
Kalan dünya değil misin

Nide idim dağlar aşıp
Dağlar aşıp sular geçip
Havanın önüne düşüp
Yelen dünya değil misin

Yunus Emre'm sür sefayı
Sür sefayı çek cefayı
Ol Muhammed Mustafa'yı
Alan dünya değil misin

Yunus Emre

EVVEL BENEM AHİR BENEM

Evvel benem ahir benem
Canlara can olan benem
Azıp yolda kalmışlara
Hazır medet eden benem

Bir karara tuttum karar
Benim sırrıma kim erer
Gözsüz beni nerde görer
Gönüllere giren benem

Kün deminde nazar eden
Bir nazarda dünya düzen
Kudretinden han döşeyip
Aşka bünyad olan benem

Düz döşedim bu yerleri
Baskı kodum bu dağları
Sayvan gerdim bu gökleri
Yeri sonra düren benem

Halk içinde dirlik düzen
Dört kitabı doğru yazan
Ak üstüne kara dizen
Ol yazdığı Kur'an benem

Dost ile birliğe yeten
Buyruğu neyise tutan
Mülk eyleyip dünya düzen
O bahçıvan hemen benem

Ben bu yere buyuracak
Yeryüzüne gün vuracak
Ulu deniz mevc urucak
Gemiye yol bulan benem

Diller damaklar şaşıran
Aşk kazanın taşıran
Hamza'yı Kaf'tan aşıran
O ağulu yılan benem

Yunus değil bunu diyen
Kendiliğidir söyleyen
Mutlak kâfir inanmayan
Evvel ahir zaman benem


Yunus Emre

İÇÜBENİ YUTAN GELSİN

Bugün sohbet bizim oldu
Bize bizim diyen gelsin
Bu aşk zehrin seve seve
İçübeni yutan gelsin

Kanaat hırkası içre
Selâmet başımı çektim
Melâmet gömleğin biçtim
Ârif olup geyen gelsin

Bu aşk meydanı içinde
Çağırdım bir avaz ettim
Müezzinlik bizim oldu
İmam oldum uyan gelsin

Bu ummanda türlü türlü
Gevher vardır elim ermez
Akar rahmet suyu çağlar
Gönül kirin yuyan gelsin

A dostlar işidin sözüm
Dün etmişim bu gündüzüm
Yavı kılmışam kend'özüm
Bu hak yola giren gelsen

Yunus miskin anı görmüş
Eline bir divan almış
Âlimler okuyamamış
Bu mânâda duyan gelsin

Yunus Emre

22 Kasım 2009 Pazar

Gönlümde taşırım sevda yükünü,

Gönlümde taşırım sevda yükünü,
Sözlere dillere aşka hamalım.
Gülen gözlerinle vurdun okunu,
Tomurcuk güllere, aşka hamalım.

Bülbülün figanı boşa gitmezmiş,
Bir damla sevgide hasret bitmezmiş,
Vuslatı almaya ömür yetmezmiş,
Gül tutan ellere, aşka hamalım.

Kaderler tutulmaz tedbir alınır,
Yazılan tecelli takdir olunur,
Son nefese kadar tekbir bilinir,
Gidilen yollara, aşka hamalım.

Sevdanın yolunda hamalı oldum,
Ateşi kor edip elime aldım,
Bu derya içine kalemle daldım,
Dereye göllere, aşka hamalım.

Alıntı

Günahlarimi tövbelerimle yikamaya geldim

Günahlarimi tövbelerimle yikamaya geldim,
Kirlendi yüregim iman atesi ile yakmaya geldim,
Geceyi gündüzü biraktim sana geldim,
Askinla kapindayim kabul et Allahim,


Elveda dedim dünyalik beseri asklara,
Sünger çektim günah dolu biraktigim yillara,
Ne olursan ol gel demis Mevlana,
Askinla kapindayim kabul et Allahim,


Kapattim kapilarimi nefsime karsi,
Pismanim af eyle aciz günahkari,
Beyhude yasadim geçen zamani,
Askinla kapindayim kabul et Allahim,

Alıntı

Bilmek İstersen Seni

Bilmek istersen seni
Can içre ara canı
Geç canından bul anı
Sen seni bil sen seni

Kim bildi ef'alini
Ol bildi sıfatını
Anda gördü zatını
Sen seni bil sen seni

Görünen sıfatındır
Anı gören zatındır
Gayri ne hacetindir
Sen seni bil sen seni

Kim ki hayrete vardı
Nura müstağrak oldu
Tevhid-i zatı buldu
Sen seni bil sen seni

Bayram sözünü bildi
Bileni anda buldu
Bulan ol kendi oldu
Sen seni bil sen seni


Hacı Bayram Veli

Hırsın ateşinde yandırdın beni

Hırsın ateşinde yandırdın beni,
Tatlı hayallerle kandırdın beni,
Menfaât peşinde döndürdün beni,
Boşa geçti koca ömrün tamamı,
Bırak dünya, bırak artık yakamı!


Ağlayan gözlerle mâziye baktım,
Saltanatı gayrı sana bıraktım,
Gurbet limanında gemiyi yaktım,
İşte gidiyorum, döndüm arkamı,
Bırak dünya, bırak artık yakamı!


Mihenk taşlarında pul ettin beni,
Nefsin kapısında kul ettin beni,
Akıl pazarında del’ettin beni,
Gönlümü yükledin elemi, gamı,
Bırak dünya, bırak artık yakamı!


Dağlar harman gibi savrulur bir gün,
Deniz dalga dalga yarılır bir gün,
Senin de hesabın görülür bir gün,
Kapına dayanır ömrün akşamı,
Bırak dünya, bırak artık yakamı!





BESTAMİ YAZGAN

ifk gazeli



eteğinde çamur anne, eteğinde ateş
sanki Kudüs oldun anne, yüzün bir güneş

o ne avuçladığın anne ellerin yanmış
ruhlar ağlaşıyor yine, melekler ayaklanmış

denizler kabardı sen dur, denizler kabardı
bu ırmaklar yokken anne gözlerin vardı

kundaklanmış saçlarından kıvılcım düştü
yaralanmış tüm aşıklar ona üşüştü

yıldızları mı küstürdük uçup giden ne?
belki yoruldu melekler göğü tut anne

eteğinde çamur anne, eteğinde ateş
sanki Kudüs oldun anne, yüzün bir güneş



mustafa islamoğlu

Sen Varsın

Gönül tezgahında şiir dokudum
İplik iplik nakışında sen varsın
Aşk yolunun kanunu okudum
Madde madde yokuşunda sen varsın

Fikir vadisinden bir ırmak geçer
Eğilir serviler suyundan içer
Bağrında ay doğar zambaklar açar
Sessiz sessiz akışında sen varsın

Öz suyusun hayat denen şişenin
Nedenisin keder ile neşenin
Sevda cephesinde şehit düşenin
Donuk donuk bakışında sen varsın

Hep senin renginde görünür bahar
Yaprakta yeşilin gülde kokun var
Yama yama kalbimdeki yaralar
Sıra sıra dikişinde sen varsın

Gidip de yorulma çok uzaklara
Sen-seni gel benim içimde ara...
Umut güneşimin mor bulutlara
Girip girip çıkışında sen varsın


A.Karakoç

Dua

Senin ak alnından gök gözlerinden
Önce dallar sonra yapraklar öpsün.
Eğilsin yıldızlar tutsun elinden
Gecelerden sonra şafaklar öpsün.

Aşk diyorlar mukaddes hayale
Ve sen de düşesin o sonsuz hale
Hazdan dudakların olsun bir lale
Güller, karanfiller, zambaklar öpsün.

Sende kemal bulmuş renk, şekil, biçim
Yaşamanın öz suyusun bir içim
Olanca suların sağlığı için
Seni her gün göller, ırmaklar öpsün.

Kumral saçlarında nisan yağmuru
Yazın ak yüzünden gölgenin moru
Ağzından en serin, hem de en duru
Kayalardan akan kaynaklar öpsün.

Çimenler okşasın ayaklarını
Çiçekler koklasın parmaklarını
Ben öpmeden önce yanaklarını
Varsın teller, tüller, duvaklar öpsün.

Kıskançlık çakılı kazıktır serde
Bölünsün bu rüya en tatlı yerde
Seni canlı kullar öpmesinler de
Kefenler sarılsın, topraklar öpsün.


Abdurrahim Karakoç

Yüzün




Eskimiş bir konsolun
Çatlak aynasinda durmadan,
Bir buluttur mehtabi inatla kovalayan.
Bir hüznü yansitan alninin ortasinda,
Yüzün müdür acaba yolumu dolaştiran?
Acinin bu solgun haritasinda,
Kendime yeni duraklar buldugum.
Ulaştigim issiz dag doruklarinda
Yüzün müdür hep sorular sordugum,
Bakişinin titrek aydinliginda?

Aslinda ne bulunur bir gezginin yaninda
Kendi yüzünden başka,
Hüzünle bileyen direncini.
Bir suyun ürpermiş aynasinda
Apansiz gözgöze geldigim.
Ayaklari ayaklarima bitişik
Kimiltisiz bir gövdeyle rüzgârin sildigi.
Bir bulup bir kaybettigim
Yani bir gezginin hep gittigi,
Senin yüzün benim yüzüm degil mi?


Metin Altıok

Ateş oldum



Ateş oldum
Yanar oldum
Gönül verdim ya
Şarap oldum
Kadeh oldum
Yere düştüm kırıldım

Aşk ateşi iki kurşun
Birin aldım ya

Uçtum kondum
Uçmaz oldum
Kuş gönlüne sığındım
Beşik ardım gurbet oldu
Sine oldum vuruldum

Oğul gördüm
Kızım sevdim
Gönül aldım ya
Çocuk oldum
Neler umdum
Neler buldum yoruldum

Aşk ateşi iki kurşun
Birin aldım ya

Küstüm sustum
Sormaz oldum
Ağlar oldum kavruldum
Sevdiklerim eller aldı
Yad ellere savruldum

VEDAT SAKMAN

Gecenin en siyahında

Gecenin en siyahında
Umudun bittiği yerdeyim
Gecenin en siyahında
Umudun bittiği yerdeyim

Köşeyi dönsem ölüm
Düz gitsem hayat
Gölgeler içindeyim
Köşeyi dönsem ölüm
Düz gitsem hayat
Gölgeler içindeyim

Sen imkansızsın
Sensizlik imkansız
Aşk imkansız

Sen imkansızsın
Sensizlik imkansız
Aşk imkansız

Çemberin en dışında
En çıkmaz sokaktayım
Çemberin en dışında
En çıkmaz sokaktayım

Çığlık atsam sessiz
Sussam yine çaresiz
Gölgeler içindeyim
Çığlık atsam sessiz
Sussam yine çaresiz
Gölgeler içindeyim

Sen imkansızsın
Sensizlik imkansız
Aşk imkansız
Sen imkansızsın
Sensizlik imkansız
Aşk imkansız...

Alıntı

20 Kasım 2009 Cuma

Ey Aşık-ı Dildade

Ey aşık-ı dildade, gel nuş edelim bade
Bir bade gerek amma, kim içile me'vade

Sakisi ola Mevla, Ak dahi anın esma
Bir kez nuş eden kat'a, gam görmeye dünyade

Bir kez içen aşıktır, aşkında ol sadıktır
Aşk ona hem layıktır, Mecnun ile Ferhade

İşit bu Sezai'den, ne gördü Fenai'den
Dost yüzünü gösterdi, mir'at-i mücallade

Alıntı

Gaflet Uykusunda Yatar Uyanmaz

Gaflet Uykusunda Yatar Uyanmaz
Can gözü kapalı gafilan çoktur
Hak sözün dinlemez asla inanmaz
Kalbi çürük fesat cahilan çoktur

Genç Abdal herkesi mest olur sanma
Her kurban derisi post olur sanma
Her yüze güleni dost olur sanma
İçi Kâfir, dışı müslüman çoktur.

Alıntı

Gül yüzünü rüyamızda

Gül yüzünü rüyamızda
Gürelim ya RESULALLAH
Gül bahçene dünyamızda
Girelim ya RESULALLAH

Sensin gönüller sultanı
Getiren yüce Kur'anı
Uğruna tendeki canı
Verelim ya RESULALLAH

Aşkınla yaşarır gözler
Hasretinle yanar özler
Mubarek ravzana yüzler
Sürelim ya RESULALLAH

Veda edip masivaya
Yalvarıp yüce Mevlaya
Şefaat - Mustafa' ya
Erelim ya RASULALLAH

Levlake dedi sana Hak
Bağışla yüzümüze bak
Huzurullaha yüzü ak
Varalım ya RASULALLAH

Derviş derki kardeşlere
Çok selavat ver kardeşlere
Gül yüzünü göre göre
Ölelim ya RASULALLAH

Alıntı

Kâbe'nin Yolları

Kâbe'nin yolları bölük bölüktür
Benim ciğerciğim delik deliktir
Dünya dedikleri bir gölgeliktir

Canım Kâbem varsam sana
Yüzüm gözüm sürsem sana

Eşim dostum yüklesinler yükümü
Komşularım helal etsin hakkını
Görmez oldum ırak ile yakını

Canım Kâbem varsam sana
Yüzüm gözüm sürsem sana

Merhaba Ya Şemsi-d Duha

Merhaba Ya Şemsi-d duha merhaba
Merhaba Ya bedri-d Düca merhaba
Merhaba Ya nuri-l Hüda merhaba
Ehlen ve sehlen merhaba

Ey enbiyalar serveri merhaba
Ey evliyalar rehberi merhaba
Ey ins-ü cin peygamberi merhaba
Ehlen ve sehlen merhaba

Sen canların cananısın merhaba
Dertlilerin dermanısın merhaba
Alemlerin Sultanısın merhaba
Ehlen ve sehlen merhaba

Yunus cenalin görelim merhaba
Payine yüzler sürelim merhaba
Yoluna canlar verelim merhaba
Ehlen ve sehlen merhaba

Alıntı

Veysel Karani

Hakkın Habibinin sevgili dostu
Yemen illerinde Veysel Karani
Söylemez yalanı,yemez haramı
Yemen ilerinde Veysel Karani

Seherde kalkuben yola giderdi
Hakkın binbir ismin zikir ederdi
Allah Allah deyu deve güderdi
Yemen ilerinde Veysel Karani

Elinde asası hurma dalından
Eğninde hırkası deve yününden
Asla hata gelmez onun dilinden
Yemen ilerinde Veysel Karani

Aşık Yunus ey dür ben de varaydım
Ol mübarek hub cemalin göreydim
Ayağın tozuna yüzler süreydim
Yemen ilerinde Veysel Karani

Berat Kandili

Hazreti MUHAMMED ' e Peygamberlik beratı
Verildiği gecedir adı: BERAT KANDİLİ...
Günahkârlık doldursa bu uçsuz Kâinatı
Affına mazhar kılar HAK ' ka yalvaran dili...

Canların affı için eşsiz vesile olur
Karanlık gecelerin beş aydınlık gecesi...
İnsan hayatıdır bu...sevap, günah doludur,
Beş kandil kullarının ALLAH ' a yakın sesi...

Peygamber olamazsın...beratını al yeter...
Affının güvenciyle kabarmasın suç listen,
Yalnız beş kandil değil ömründe tüm geceler
Kurtuluşuna fırsat... eğer ki sen istersen...


Alıntı

Efendime Övgü

Ona hayran olmamak elde değil

Ona salavat getirmemek dilde değil

Onda olan koku gülde değil

Gel gir yoluna sende kurtul



Onda olan ilim kimsede değil

Onda olan güzellik Yusuf da değil

Ona hayran olmamak mümkün değil

Gel gir yoluna sende kurtul



Onda olan şefkat annede değil

Onda olan merhamet melekte değil

Onda olan adalet Ömer de değil

Gel gir yoluna sende kurtul



Onsuz muhabbet muhabbet değil

Onsuz yaşamak yaşamak değil

Onsuz cennet mekan değil

Gel gir yoluna sende kurtul



Duyunca adını ver salavat

Bin canın olsa hepsini feda et

Sakın ayrılma hep yolundan git

Gel gir yoluna sende kurtul

Alıntı

Gönlüm Senle

Aşkı arzulayıp erişmek lazım,
Ağla gönül ağla hu diye diye...
Hakk'ı destekleyip savaşmak lazım,
Ağla gönül ağla hu diye diye...

Şu sendeki kibri atıver hele,
Gaflete, zillete çatıver hele,
Dünyayı ukbaya katıver hele,
Ağla gönül ağla hu diye diye..

Görüneni görmek hüner değildir,
Kahkahayla gülmek huzur değildir,
Zikretmeyen kalp özgür değildir,
Ağla gönül ağla hu diye diye...

Nefsini ateşte yak ta uslansın,
Seherlere kadar amansız yansın,
Ruhun bu kazanda güzel arınsın,
Ağla gönül ağla hu diye diye...

Hayat seni hiçe itmeden evvel,
Güz gelip te sana çatmadan evvel,
Can teninden uçup gitmeden evvel,
Ağla gönül ağla hu diye diye...

Alıntı

Tasavvuf Yolcusundan

Muhammed neslinden, Şah-ı Veliden,
Gonca Hüseyin’den, gül Fadime’den,
Zarif ve inceden, nurdan bir beden,
Sultanlar sultanı pir Abdulkadir.
Abidler içinde bir Abdulkadir.

Hasan-el Basri’nin irfan yolundan,
Bağdatlı Cüneyd’in aşkın kolundan,
İrem bağlarının eşsiz balından,
Sultanlar sultanı pir Abdulkadir.
Aşıklar içinde şir Abdulkadir.

Kırklar, Yedilerin sultanı sensin,
Gavslar meclisinin imamı sensin,
İlim deryasının ummânı sensin,
Sultanlar sultanı pir Abdulkadir.
Arifler içinde mir Abdulkadir.

Erenler bezminde dergâh kurulur,
Tüm veliler divanında bulunur,
Hama erlerinden yolun sorulur,
Sultanlar sultanı pir Abdulkadir.
Lütfunla rüyama gir Abdulkadir.

Alıntı

Miskinlikte buldular

Miskinlikte buldular
Kimde erlik var ise
Merdivenden ittiler
Yüksekten bakar ise

Ak sakallu pir hoca
Bilinmez hâli nice
Emek yimesün hacca
Bir gönül yıkar ise

Sağır işitmez sözü
Gece sanır gündüzü
Kördür münkirin gözü
Âlem münevver ise

Gönül Çalab'ın tahtı
Gönüle Çalab baktı
İki cihan bedbahtı
Kim gönül yıkar ise

Sen sana ne sanırsan
Ayruğa da onu san
Dört kitabın mânâsı
Budur eğer var ise

Bildik gelenler geçmiş
Konanlar geri göçmüş
Aşk şarabından içmiş
Kim mânâ duyar ise

Yunus Emre,

Erenler bir denizdür

Erenler bir denizdür
Âşık gerek dalası
Bahri gerek denizden
Girüp gevher alası

Gine biz bahri olduk
Denizden gevher alduk
Sarraf gerek gevherün
Kıymetini bilesi

Muhammed Hakk'ı bildi
Hakk'ı kendüde gördi
Cümle yerde Hak hâzır
Göz gerekdür göresi

Âlimler kitab düzer
Karayı aka yazar
Gönüllerde yazılur
Bu kitabun sûresi

Yunus Emre,

Gözüm seni görmek için

Gözüm seni görmek için
Elim sana ermek için
Bugün canım yolda kodum
Yarın seni bulmak için

Bugün canım yolda koyam
Yarın ivâzın veresin
Arz eyleme uçmağını
Hiç arzum yok uçmağ için

Bana uçmak ne gerekmez
Hergiz gönlüm ona bakmaz
İşbu benim zârılığım
Değüldürür bir bağ için

Uçmağ uçmağım dediğin
Müminleri yeltediğin
Vardır ola birkaç hûri
Hevesim yok uçmağ için

Sûfilere ver sen onu
Bana seni gerek seni
Hâşâ ben terk edem seni
şol bir ala çardağ için

Yunus Emre

Hak bir gönül verdi bana

Hak bir gönül verdi bana
Ha demeden hayran olur
Bir dem gelir şâdî olur
Bir dem gelir giryan olur

Bir dem sanasın kuş gibi
şol zemherî olmuş gibi
Bir dem beşâretten doğar
Hoş bağ ile bostan olur

Bir dem gelir söyleyemez
Bir sözü şerh eyleyemez
Bir dem dilinden dür döker
Dertlilere derman olur

Bir dem çıkar arş üzere
Bir dem iner taht-es-serâ
Bir dem sanasın katredir
Bir dem taşar umman olur


Yunus Emre

Miskinlikte buldular

Miskinlikte buldular
Kimde erlik var ise
Merdivenden ittiler
Yüksekten bakar ise

Ak sakallu pir hoca
Bilinmez hâli nice
Emek yimesün hacca
Bir gönül yıkar ise

Sağır işitmez sözü
Gece sanır gündüzü
Kördür münkirin gözü
Âlem münevver ise

Gönül Çalab'ın tahtı
Gönüle Çalab baktı
İki cihan bedbahtı
Kim gönül yıkar ise

Sen sana ne sanırsan
Ayruğa da onu san
Dört kitabın mânâsı
Budur eğer var ise

Bildik gelenler geçmiş
Konanlar geri göçmüş
Aşk şarabından içmiş
Kim mânâ duyar ise


Yunus Emre

Mahşer Yolu Tutacaksın

Dünyâlara sığmaz insan,
Bir mezara sığacaksın.

Anlatamaz bunu lisan,
Hesâbını alacaksın.

Bilmem nere kaçacaksın,
Nerelere uçacaksın,

Emrullâhı tutmaz isen,
Hangi emri tutacaksın?

Yaşıyorsun sorumsuzca,
Gidiyorsun uygunsuzca,

Bakıyorsun şuursuzca,
Hesâbını bulacaksın.

Tükenir mi tasa keder?
Rabbim sana yarın ne der?

Ötelerden geldi haber.
Mahşer yolu tutacaksın.

Telaş içinde koşarsın,
Tembel tembel dolaşırsın,
Bir gün Rabbe ulaşırsın,

Ne hallerde olacaksın?
Mala evlâda güvenme,

Haram kazanıp da yeme.
Din benim neyime deme,

Topraklarla
dolacaksın.

Hak olan sözleri dinle.
Günâhına ağla, inle.

Kazandığını şu elinle,
Mizânında bulacaksın.


Abdullah Demircioğlu Hocaefendi

18 Kasım 2009 Çarşamba

Aradığın her ne ise

Aradığın her ne ise,
Bil ki o'nu bulacaksın,
Eğer aklın istediyse,
Bir kuş gibi uçacaksın,


Yoksa saçını başını,
Ayrık gibi yolacaksın,
Buna rağmen bilmiyorsan,
Artık kime soracaksın,


Bir bilmeze gidiyorsan,
Söyle nerde duracaksın,
Vicdan cüzdana girmişse,
De bana ne yapacaksın,


Elinden gelecek olsa,
Canına can katacaksın,
Allahtan da korkmuyorsan,
Şimdi kimden korkacaksın,


Bilmiyorum son nefeste,
Belki pişman olacaksın,
Dönüp geriye bakınca,
Viraneler bulacaksın,


Ya cennetin bahçesinde,
Gülerek oynayacaksın,
Ya da cehenneme girip,
Ateşlerde yanacaksın,


Bütün yollar göz önünde,
Tercih senin yol da senin,
Tohum duruyor elinde,
Biçeceğin meyve senin.


Sinan Karakaş

Ey Hancı,

Ey Hancı,
Ne zor şeymiş dünyada, ah uyanık kalabilmek,
Gördüğün acıları, yaşamadım diyebilmek,
Gözlerinin önüne, perdeleri çekebilmek,


Böylesi bir dünyada, yaşamak benim neyime,
Bırak hancı gideyim, gidilecek yerlerime,


Ey Hancı,
Söyle bana gördün mü, bunca konup göçenleri,
Dünyanın dertlerini, içki diye içenleri,
Nokta olamayarak, büyük roller biçenleri,


Böylesi bir dünyada, yaşamak benim neyime,
Bırak hancı gideyim, gidilecek yerlerime,


Ey Hancı,
Bilirim benim gibi, birçok dertliyi tanıdın,
Çoğu zaman dinlerken, çoğu zaman da ağlattın,
Derdini açtığında, gördüm ki yürek dağlattın.


Böylesi bir dünyada, yaşamak benim neyime,
Bırak hancı gideyim, gidilecek yerlerime,



Ey Hancı,
Derdimi anlatınca, sabırlar gösterdin bana,
Kusuruma bakma benim, boşboğazlık ettim sana,
Her zamandan daha çok, muhtacım elbet duana,

Böylesi bir dünyada, yaşamak benim neyime,
Bırak hancı gideyim, gidilecek yerlerime,

Sinan Karakaş

AYIRAMADIM

Bu genç yaşıma ölçü alınmış
Gömleği kefeni ayıramadım !
Her köşe başına pusu salınmış
Tetiği çekeni ayıramadım !

Büstümü dikmişler dert kalesine,
İsyanı dökmüşler yürek sesime,
Ömrüme su veren aşk bahçesine,
Külleri ekeni ayıramadım !

O pembe hayatın renk cümbüşünde
Döküldü gözyaşım her gülüşümde
Türkümü çalarken gönül telimde
Telleri sökeni ayıramadım !

Ortağı olunca derdin kederin
İçimde ki yaram,şimdi çok derin
Ne var ki ben dertlilerden hederim
Derdini dökeni ayıramadım !

Gökyüzü karanlık yıldızlar sönük
Gönül nikahımdır sevdama dönük
Ya Rab! İrfanımdır sırtımdaki yük
Üstüme çökeni ayıramadım..!


M. Levent ÖZGEÇ
'Gönül Pınarı Kitabından'

DOST BİLDİKLERİM

Doğum günüm olmuş neye yarar ki
Günümü yıl sayar dost bildiklerim!
Kimler düşlerimi hayra yorar ki
Sorunca şer sayar dost bildiklerim!

Dostlar dergahına Pazar kurulur
Önce izzet ikram hatır sorulur
Köprüyü geçince çene yorulur
Görünce el sayar dost bildiklerim!

Ne vardı pazarda bir dostu bulsam
Ne derdim kalırdı ne de bir tasam
Düşen gözyaşımı çöle akıtsam
Taşınca sel sayar dost bildiklerim!

Ne rüzgar kar eder ne de fırtına
İstersen onları benimle sına
Yapraklar da küstü kendi dalına
Esince yel sayar dost bildiklerim!

Dostlar meclisinde gönül bulanır
Bir ileri beş geriye yollanır
Sanırsın yürekte sabır sınanır
Satınca pul sayar dost bildiklerim!

Gönlüm aşk’a geldi çağlayıp coşar
Şelaleye inat tersine akar
Bir yürekte doğdum binleri yakar
Yanınca kül sayar dost bildiklerim!

Alaylı gözlerle şimdi bakarım
Kalemimden gözlerine akarım
Aynalara ben mi boyun bükerim
Susunca lal sayar dost bildiklerim!
Susunca lal sayar dost bildiklerim..!


M. Levent ÖZGEÇ
Gönül Pınarı Kitabından

Dağda dolaşırken yakma kandili,

Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez , akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet !

Titrek parmağınla tutup tığını,
Alnıma işleme kırışığını
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet !

Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk renk dertlerimi gözümde besle !
Yalnız , annem gibi , o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet !...


Necip Fazıl Kısakürek

Sen Geliyorsun Ya Nebi...

Ben Sana Sevdalı.. Ey Nebi



Tulû ettin ufuklardan ‘on beşinde ay’ gibi

Semalardan sürüp gelen, tutunacak dal gibi

Sen bir sultan, ben de gedâ, kapında ömür boyu

Alîl gönlüm sana muhtaç, nazar eyle ey Nebî



Aşkın alev sûretinde yoluma ışık saçar

Karanlıktan aydınlığa ulaştıran nûr gibi

Bir kıtmîrim dergâhında sabırla Seni bekler

Gül yüzünü esirgeme medet eyle ey Nebî



Düşe kalka yürüyorum kalmadı hiç dermanım

Ah u efgân arasında inleyen bir ney gibi

İki büklüm vaziyette aşkınla yanıyorum

Lütuf eyle kereminle tut elimden ey Nebî

Neyleyim Yaresulallah




Kokunu kokladığım gülde bulamazsam
Lezzetini yediğim ballarda bulamazsam
İsmini yad edince göz yaşım akıtmazsam
Gülü neyleyim balı neyleyim YARESULALLAH.

Her nefesimde seni solumak istemezsem
baktığım her yerde seni görmek istemezsem
Huzuruna varıpta eğer seni göremez isem
Nefesi neyleyim, gözü neyleyim YARESULALLAH

Dünyamı senin ile aydınlatamazsam
sünnetine her zaman uyamazsam
Miractaki hediyeni beş kez kılamazsam
Günü neyleyim zamanı neyleyim YARESULALLAH

Adını andığım an kalbim titretmezsem
Rabbime nimetleri için şükretmezsem
Senin yoluna bu canı feda etmezsem
Kalbi neyleyim,canı neyleyim YARESULALLAH

Yollar sonunda sana ulaşmıyorsa
Güller hep senin gibi cennet kokmuyorsa
Güneş beni senin gibi ısıtmıyorsa
Yolu neyleyim,güneşi neyleyim YARESULALLAH

Bu ümmetin senin aşkınla hep yanar
Durmaz gözünün yaşı her daim akar
şefaatına muhtaçım ey nebi ne olur kurtar
Aşkın olmazsa süleyman nasıl yaşar

Alıntı

Gittin bir gece iman beşiği mekkeden mübarek bir beldeye

İmamı Busiyri 'nin Peygamber efendimize olan aşkı. Çok sevdiğim bir şiir = kaside
hele birde manasını düşünerek okursak...

Gittin bir gece iman beşiği mekkeden mübarek bir beldeye
Dolunayın ilerlediği gibi karanlık gecelerde aheste aheste

O öyle bir rasuldür ki,ümid edilir şefaati
Korkunun her türlüsünden emindir ümmeti.

Mağfiret ve selametini daim eyle ey benim Allahım,
Habibin üzerinde bütün mahlukatının en hayırlısının,

Göz bebeğin kanlandı al kırmızı göz yaşı akıttın,
Serim ağaçlarını mı? yoksa dostlarını mı? hatırladın

Söyle seni ağlatan medineden esen yel mi?
Yoksa iden dağında gece çakan şimşek mi?

Ne oldu ki,dur ağlama desem coşar ırmak olur gözlerin
Yetiş huzur dedikçe yanar alev olur kalplerde muhabbetin...

Yollar Ve Gökler Resimli şiir

Yan yana geçen geceler unutulup gider mi

Yan yana geçen geceler unutulup gider mi
Acılar birden biter mi
Bir bebek özleminde seni aramak var ya
Bu hep böyle böyle gider mi.

Suya hasret çöllerde beyaz güller biter mi
Dikenleri göğü deler mi
Bir menekşe kokusunda seni aramak var ya
Bu hep böyle böyle gider mi.

Kendine iyi bak beni düşünme
Su akar yatağını bulur,
Kendine iyi bak beni düşünme
Su akar yatağını bulur,

İçimdeki fırtına, kör kurşunla diner mi
Kavgalar kansız biter mi
Bir mavzer çığlığında seni aramak var ya
Bu hep böyle böyle gider mi

Şu kahpe dünya seni bana düşman eder mi
Dostluklar birden biter mi
Bir kardeş selamında seni aramak var ya
Bu hep böyle böyle gider mi

Kendine iyi bak beni düşünme
Su akar yatağını bulur,
Kendine iyi bak beni düşünme
Su akar yatağını bulur

Alıntı

Başın öne eğilmesin

Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül aldırma

Dışarda deli dalgalar
Gelir duvarları yalar
Seni bu sesler oyalar
Aldırma gönül aldırma

Görmek istersen denizi
Yukarıya çevir yüzü
Deniz gibidir gökyüzü
Aldırma gönül aldırma

Kurşun ata ata biter
Yollar gide gide biter
Mahpus yata yata biter
Aldırma gönül aldırma

Dertlerin kalkınca şaha
Bir sitem yolla Allah'a
Görecek günler var daha
Aldırma gönül aldırma

SABAHATTİN ALİ

MUHABBET BAHÇESİ

Aşkla dolan çiçekler kalbe sevgiyle akar
Meftûn olan yürekler yârine zevkle bakar

Sevda yüklü çiçekler ruhlara şifa olur
İhlâs dolu dilekler ebedî deva bulur

Muhabbet bahçesine gülfidanı dikelim
Sevdalı gönüllere aşk tohumu ekelim

Gülistanda güller var hepsinin adı güzel
Bir gül var ki kalbimde yeri gerçekten özel

Durmadan arıyorum kulağım olur seste
Adını ezberledim sanki dilimde beste


Ali Özkanlı

şimdi saat sensizliğin ertesi

şimdi saat sensizliğin ertesi
yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın
avutulmuş çocuklar çoktan sustu
bir ben kaldım tenhasında gecenin
avutulmamış bir ben...

şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim
ki bu yaşlar
utangaç boynunun kolyesi olsun
bu da benden sana
ayrılığın hediyesi olsun

soytarılık etmeden güldürebilmek seni
ekmek çalmadan doyurabilmek
ve haksızlık etmeden doğan güneşe
bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi
mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun..
şimdi iyi niyetlerimi
bir bir yargılayıp asıyorum
bu son olsun be..bu son olsun!
bu da benim sana
ayrılırken mazeretim olsun!

şimdi saat yokluğunun belası
sensiz gelen sabaha günaydın!
işi-gücü olanlar çoktan gitti
bir ben kaldım voltasında sensizliğin
hiç uyumamış bir ben...

şimdi dişlerimi sıkıp
dudaklarıma kanamayı öğrettim
ki bu kızıl damlalar
körpe yanağında bir veda busesi olsun
bu da benden sana
heba edilmiş bir aşkın
son nefesi olsun...

kafamı duvara vurmadan
tanıyabilmek seni
beyninin içindekileri anlayabilmek
ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü
bütün saatleri öylece durdurabilmek için
çıldırasıya paraladım kendimi
lanet olsun!
artık sigarayı üç pakete çıkardım günde
olsun be! ne olacaksa olsun!
bu da benim sana
ayrılırken şikayetim olsun

gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla bu benden son dua bu benden ayrılık hediyesi olsun


Yusuf Hayaloğlu

Tanrıdan diledim bu kadar dilek

Tanrıdan diledim bu kadar dilek
O yarin yüzünü bir daha görek
Bana kısmet değil dizinde yatmak
Dizinde yatıp da yüzüne bakmak

Gel aman aman yanıma
Kıyma bu yazık canıma
Bir kara kaşın bir kara gözün
Değer dünya malına

Ayrılık hasreti canıma yetti
Kalmadı gözümün yaşları dindi
Bahçenizde lale sümbül gül bitti
Eridi yüreğim tükendi bitti

Gel aman aman yanıma
Kıyma bu yazık canıma
Bir kara kaşın bir kara gözün
Değer dünya malına

SALİH DÜNDAR

Aşkın Odu Ciğerimi

,
Garip başım bu sevdayı
Çeke geldi çeke gider

Firkat kar etti canıma
Gelsin aşıklar yanıma

Aşk zencirin dost boynuma
Taka geldi taka gider

Bülbül eder zar ü efgan
Aşk oduna yandı bu can

Benim gönülcüğüm hemen
Hak'tan geldi Hakk'a gider

Arifler durur sözüne
Gayri görünmez gözüne

Eşrefoğlu yar yüzüne
Baka geldi baka gider

Eşrefoğlu Rumi

Aşkın Odu Ciğerimi

Aşkın Odu Ciğerimi

Aşkın odu ciğerimi
,
Garip başım bu sevdayı
Çeke geldi çeke gider

Firkat kar etti canıma
Gelsin aşıklar yanıma
Aşk zencirin dost boynuma
Taka geldi taka gider

Bülbül eder zar ü efgan
Aşk oduna yandı bu can
Benim gönülcüğüm hemen
Hak'tan geldi Hakk'a gider

Arifler durur sözüne
Gayri görünmez gözüne
Eşrefoğlu yar yüzüne
Baka geldi baka gider

Eşrefoğlu Rumi

17 Kasım 2009 Salı

Fatihâ'msın..

Yazık!..
Onca duygular mateme bürünsün, olsun heder..

Beddualar uğuldasın, yalnızlığıma ağlasın keder..
Çığlıklarım, figanlarım şaşkın kurşun gibi tanımasın gönül..

Kudurmuş sel gibi, boz bulanık bakışımda bir solgun goncagül..

Yalnız!..
Acı dağıtan, elem yağmurlarıyla yaşlansın bedenim..

Kara kalemlere matemli gelindir nankör ellerim..
Siyah gecelere esaret giysin, kaybolsun gitsin varlığım..
Bolluk çalmaz hanımı, gülmez bu gözler olmasa darlığım..

Suskun!..
Ahûzar etsin, merhametsiz kalbimde nedamet ateşi..

Bu eller seni nasıl tutar, ben bir köle, sen gönüller güneşi..
Lâl olsun dillerim, kırılsın, kıvrılsın bellerim..
Çölde açmaz güller, su'dan öte gül'ü özlerim..

Biçare!..
Gecelere kuytuluk eden siyahlardan dilenmek seni..

Ve semalara kalbini veren mavi'ye bezemek seni..
Olmayan adımla anarım, devasa kaygılarım var..
Sensizken tutmaz elim, kör olur görmez gözlerim yar..

Kıymetsiz!..
Dualar gibi tüylensin o endamında tebessüm mavileri..

Hak etmez, kıymetlerden uzak kalsın acizin sevgileri..
Kelime kelime şiirimde kansın, cümlelerime gül..
Her demde isyan ıslıklarını sana çalar bu dertli bülbül..

Ağlamak!..
Göz yaşlarının masumiyet makamında vardır safı..

Gönülden sızan pişmanlıklarında elbet iftiraktır afı..
Buldum yeni bir kendime, yeni ben..
Aklımda sadece beni bensiz bırakan bir sen..

Kan!..
Fatihalar gibi esenlik getir, nur yağdır bahtı bahçeme..

Bir kan damlasıdır bitiverir, düşer gönül pençeme..
Riyalar içinde gencliğim, rüyalar gibi yolsuz bahtım..
Revan revan bölüktür, kararmış zifiri, onsuz hayatım..

Yoksun!..
Dağlarda biten o nadide çiçekler ki sana efdal..

Efkarım bitmez, ummanların derin mavilerinde kaybettim seni..
Bulunmaz yitik sevdalarım vardı, kalmadı bir yaprak bir dal..
İsyanım dinmez, çöllerin ince kumlarında yok ettin beni..



Alıntı..

Ne Güzel Şey Besmele

Ne güzel şey besmeleVerelim gel el ele

Kesilsin bu velveleİlerle güle güle
Bismillâhirrahmânirrahîm

Besmeleyi çekeriz Yetmiş bine yeteriz
Beraber zikrederiz Hakk’a doğru gideriz

Besmele ile başla Sessiz ol ve yavaşla
Öne eğik bir başla Gözlerin dolsun yaşla


Gönülleri doldurur Meyveleri oldurur
Düşmanları soldurur Melekler şöyle durur

Hakk’ı zikir olunca Peygamber’in yolunca
Yollar boylu boyunca Allâh kalbe dolunca

Besmele Allâh adı Odur dilimin tadı
Başka çarem kalmadı Bırakmam hiç evrâdı

Herkes kulak kesilsin Kalpten paslar silinsin
Şarktan garbe bilinsin Zikrullâha gelinsin

Şeytan kaçarak gider Zâkirler hep “hu, hu” der
Bu silah sana yeter Lütfeyle himmeti ver

Melekler arştan gelir Herkese selam verir
Zikirde canlar erir Cansız ağaç yeşerir

Besmele kula ihsân Hem şereftir hem de şan
Kesilmeden hiç lisân Hakikat bulur insan

Hem kalbleri parlatır Güldürür ve ağlatır
Ruhları nur donatır Anlamayan ahmaktır

Paslı yürek anlamaz Doğru yolu bulamaz
Zâkir yolda kalamaz Zikri geri atamaz.

Abdullah Demircioğlu

Bir gül gibi sararırsınTeneşire uzanırsın

Bir gül gibi sararırsınTeneşire uzanırsın
Sen kendini ne sanırsın?Ölüm sana gelir bir gün.

Aldanma hiç gençliğine Güvenme hiç kimliğine
Kavuşursun benliğine Ölüm sana gelir bir gün.

Etin çürür toprak olur Ağaç dalın yaprak olur
Sanma ondan kaçmak olur Ölüm sana gelir bir gün.

Ölümü unutma düşün Sonra O’nadır dönüşün
Kötü yolda nedir işin? Ölüm sana gelir bir gün.

Bakarsın ki yolun sonu Olursun masala konu
Sakın unutma sen bunu Ölüm sana gelir bir gün.

Üç şey seni takip eder Kabrine kadar da gider
Diğerleri geri döner Ölüm sana gelir bir gün.

Çoluk-çocuk geri döner Dünya hayatında biter
Toprağında otlar biter Ölüm sana gelir bir gün.

Gece gündüz çalışırsın Bu hayata alışırsın
Topraklara karışırsın Ölüm sana gelir bir gün.

Gece ki çok uzun gece Ölüm bakmaz yaşa gence
Yaşasan da tam keyfince Ölüm sana gelir bir gün.

Kabrin belirsiz olunca Yatarsın boylu boyunca
Git, gel sen Kur’an yolunca Ölüm sana gelir bir gün.

Zikirle yaşayan ölmez Zikirsiz yaşayan gülmez
Sanma sana ölüm gelmez Ölüm sana gelir bir gün.

Ömrünü geçirme boşa Gel dergaha koşa koşa
Hayatı sürme yokuşa Ölüm sana gelir bir gün.

Orası ıssız ve karanlık Burada kalışın bir anlık
Mezar mü’mine seyranlık Ölüm sana gelir bir gün.

Bazen çekersin hastalık En büyük nimettir sağlık
Kalmaz elinde dünyâlık Ölüm sana gelir bir gün.

Dünyayla kibirlenip duran Nasîb olmaz ise Kur\'an
Bulunur bir hesap soran Ölüm sana gelir bir gün.

Gül bahçesi yahut çukur İnsan işte sonun budur
Günah işlemeyi durdur Ölüm sana gelir bir gün.

Eşin dostun gelir ağlar Çözülür dünyadan bağlar
Kötülük kime ne sağlar? Ölüm sana gelir bir gün.

Mezarına konulursun Hayatından sorulursun
Ağaç gibi kırılırsın Ölüm sana gelir bir gün.

Kibirden başın göklerdesin Şimdi ise yerlerdesin
Sor kendine ki sen nesin? Ölüm sana gelir bir gün.

Yapmalısın güzel amel Senin olur ebed ezel
Bir Mürşide sen gel, ver el Ölüm sana gelir bir gün.

Saç ağarır gözün görmez Hâlini kimseler bilmez
Ağlarsın da yüzün gülmez Ölüm sana gelir bir gün.

Karun’da dünyâya geldi Halkına O neler dedi?
Azrail’den darbe yedi Ölüm sana gelir bir gün.

Ebû Leheb gibi zâlim Ölümü oldu çok elim
Varmaz söylemeye dilim Ölüm sana gelir bir gün.

Ebû Bekir ölmedi mi? Melek ona gelmedi mi?
Bu dünyâdan göçmedi mi? Ölüm sana gelir bir gün.

Ali, Osman ile Ömer Herkes bu yerlerden göçer
Ölüm bizi tek tek seçer Ölüm sana gelir bir gün.

Tûr dağında Mûsa olsan Dünyâ dolu altın bulsan
Ölmemek için kullansan Ölüm sana gelir bir gün.

Sayılıdır nefesimiz Kesilecektir sesimiz
Bize düşmandır nefsimiz Ölüm sana gelir bir gün.

Anne-baba, akrabalar Hepsi mezarından kalkar
İşte o an mahşer başlar Ölüm sana gelir bir gün.

En büyük nîmettir sağlık Bazen çekersin hastalık
Kalmaz elinde dünyâlık Ölüm sana gelir bir gün.

En güzelini giysende En iyisini yesende
Azrail’i bil ensende Ölüm sana gelir bir gün.

Bıçak gibi kesse sözün Temiz olmaz ise özün
Toprak dolar iki gözün Ölüm sana gelir bir gün.

Hak olmalıdır yakının Olsa bir vadi altının
Ölüm değil midir sonun? Ölüm sana gelir bir gün.

Bütün dünyâya hükmetsen Ülkeleri kat kat etsen
Sonun nedir merak etsen Ölüm sana gelir bir gün.

Gelen gider kalan var mı? Dünyadan kam alan var mı?
Ölenleri soran var mı? Ölüm sana gelir bir gün.

Kanarya gibi ötsen de Bin defa hacca gitsen de
Acı nedir bilmesen de Ölüm sana gelir bir gün.

Baharı katarız yaza Hayatı satarız aza
Kefenleniriz beyaza Ölüm sana gelir bir gün.

Tabutumuzu çakarlar Mezarımızı kazarlar
Toprak içine atarlar Ölüm sana gelir bir gün.

Sağı-solu hep kapalı Aman Allah ne yapmalı?
Ölümden ibret almalı Ölüm sana gelir bir gün.

Dünyâyı dolaşıp gezsen Güneşe ulaşıp gitsen
Ah arkadaş bunu bilsen Ölüm sana gelir bir gün.

Ama zikir ehli ölmez Öldüğünü asla bilmez
Söylerim kimse işitmez Ölüm sana gelir bir gün.

Kefenimizi biçerler Şerbetimizi içerler
Toprağa korda giderler Ölüm sana gelir bir gün.

Kalırız orada yalnız Her yer sessiz, ıpıssız
İyi amele ver gel hız Ölüm sana gelir bir gün.

Üstümüzdeki serviler Unutulmaz hiç sevgiler
Kimi ağlar, kimi güler Ölüm sana gelir bir gün.

Feryad-u figân etmeyin Kötü yollara gitmeyin
Haram lokmayı yemeyin Ölüm sana gelir bir gün.

Kul olmalıyız Mevlâ’ya Hasret çekeriz sılaya
Zikrederiz doya doya Ölüm sana gelir bir gün.

Rûhum cennetlerde uçar Mevlâ’ya hep kanat açar
Münâfık aşktan ne anlar Ölüm sana gelir bir gün.

Üstümüzden yıllar geçer Ölüm tek tek bizi seçer
Vâiz olup bize yeter Ölüm sana gelir bir gün.

Canlanıp da diriliriz Uyanıp da silkiniriz
Adımız gibi biliriz Ölüm sana gelir bir gün.

Allâh’a hiç asi olma Şerîat yolundan kalma
Günah çukuruna dalma Ölüm sana gelir bir gün.

Yollar kıvrılır da gider Aylar, yıllar, günler biter
Ölüm gelince kim ne der? Ölüm sana gelir bir gün.

Sanma hesabın sorulmaz O Allâh ki hiç yorulmaz
Ölüme çare bulunmaz Ölüm sana gelir bir gün.

Gururla kibirle gezme Çok ağla da sakın gülme
Ölüm bana gelmez deme Ölüm sana gelir bir gün.

Doğduğun yer şehir belli Yaşın olur kırk beş elli
Zengin bile orta halli Ölüm sana gelir bir gün.

Ölümün ne, sen nereli? Sorulmaz ölenin hâli
Dünyânın kalır hayâli Ölüm sana gelir bir gün.

Bembeyaz kefene sarılacağız Dostlarımızdan ayrılacağız
Hayatımızdan sorulacağız Ölüm sana gelir bir gün.

Beyazlara bürünürsün Topraklarda sürünürsün
Mezar olup görünürsün Ölüm sana gelir bir gün.

Sessizliğe göç edersin Münker-Nekir’i beklersin
Ölümden evvel neredesin? Ölüm sana gelir bir gün.

Hesabımızı alırlar Bir müddet orada kalırlar
Sonra bırakıp salarlar Ölüm sana gelir bir gün.

İşle hayrı, etme günah Çekme sonunda bin bir ah
Kıl namazını her sabah Ölüm sana gelir bir gün.

Kadın kocayı üzmesin Sonunda ateşe düşmesin
Hiç hatırlatmadın demesin Ölüm sana gelir bir gün.

Güvenme mala-servete Tedârik yap âhirete
Girme bu kadar külfete Ölüm sana gelir bir gün.

Sözümü anla ve dinle Hiç çıkma karşıma kinle
Ölüm gelir onla binle Ölüm sana gelir bir gün.

Kemiklerin çürüyünce Halk mahşere yürüyünce
Yaşlı olup büyüyünce Ölüm sana gelir bir gün.

Kabalığı bıraksana Dönüp arkana baksana
Kalbde nurunu yaksana Ölüm sana gelir bir gün.

Yollar uzar uzar gider Kötüye herkes kötü der
Kimileri yemedi bu yer? Ölüm sana gelir bir gün.

Yorgan-yatak beğenmezsin Fakire bir pul vermezsin
Saklarsında hiç yemezsin Ölüm sana gelir bir gün.

Çiçeklerde sararırlar Bulutlarda kararırlar
Herkes mezara varırlar Ölüm sana gelir bir gün.

Sevgi ile sıcacık ol Güzel yaşa huzurla dol
Yoktur gidecek başka yol Ölüm sana gelir bir gün.

Nerede evler kaşâneler? Kimindir bu virâneler?
Akıllılar divâneler Ölüm sana gelir bir gün.

Diktiğin meyve kalacak Ektiğin hayrın olacak
Gülistânın da solacak Ölüm sana gelir bir gün.

Mülti-milyarder de olsan Villaya saraya konsan
Ağza kadar ilim dolsan Ölüm sana gelir bir gün.

Ağaç dalları yerlerde Rahmet bulutu göklerde
Şifâ ararsın ellerde Ölüm sana gelir bir gün.

Rahmet yağar topraklara Halk doluşur sokaklara
Gidersin tâ uzaklara Ölüm sana gelir bir gün.

Ölür baban ölür anan Kalmaz sana hiç bir yanan
Ey kendini büyük sanan! Ölüm sana gelir bir gün.

Haram-helal aramazsın Yatacak yer bulamazsın
Burada bâki kalamazsın Ölüm sana gelir bir gün.

Sabah işine gidersin Akşam evine dönersin
Beyaz kefeni giyersin Ölüm sana gelir bir gün.

Düşünceye dalmalısın Ondan ibret almalısın
Doğru yolu bulmalısın Ölüm sana gelir bir gün.

Hepimiz bir uykudayız Ölü kalkar, biz kalkmalıyız
Hayır işleri yapmalıyız Ölüm sana gelir bir gün.

Dünya uyku evi sanki Gâye bu değil inan ki
Ölmeden evvel uyan ki Ölüm sana gelir bir gün.

Herkese hayra koşarım İftirâya şaşarım
Dinmez akar şu yaşlarım Ölüm sana gelir bir gün.

Bir gün hesap vereceksin Mahşere getirileceksin
Dediğini göreceksin Ölüm sana gelir bir gün.

Ellerim uçsuz semada Gözlerim ağlamada
Ne buldun ki bu dünyâda Ölüm sana gelir bir gün.

Kimi Rabbine hayrandır Aşıklar O’na uyandır
Rabbim bizi de uyandır Ölüm sana gelir bir gün.

Teker teker çağrılırız Karanlık yere varırız
Rabbim sana yalvarırız Ölüm sana gelir bir gün.

Ayak ayağa dolanır Gözlerin görmez bulanır
Bazen insan duygulanır Ölüm sana gelir bir gün.

Dilim adını heceler Uykusuzum hep geceler
Biter gider eğlenceler Ölüm sana gelir bir gün.

Mezarımızı kazarlar Oyunumuzu bozarlar
Çukur içine atarlar Ölüm sana gelir bir gün.

Ölme gel sevgili ölme Ağla ağla da hiç gülme
İstersen kabre gel girme Ölüm sana gelir bir gün.

Belli değil midir yaşın? Nerede dünkü arkadaşın?
Bekler seni mezar taşın Ölüm sana gelir bir gün.

Söyle yalan, et iftira Yalanın etmez hiç para
Gelirsin sende mezara Ölüm sana gelir bir gün.

Nefes nefes, soluk soluk Kanım akar oluk oluk
Sanma olur bize yokluk Ölüm sana gelir bir gün.

Zikri al gel sen diline Ağla ağla şu haline
Yerden arşa dek biline Ölüm sana gelir bir gün.

Hiç mi yoktur ibret alman? Yok mudur senin utanman?
İster Türk ol, ister Alman Ölüm sana gelir bir gün.

Eksilmez başımdan ağrım Hasret ile yanar bağrım
Budur işte Hakka çağrım Ölüm sana gelir bir gün.

En güzel ahlâk bizdedir Hayâ temelimizdedir
Azrâil ensemizdedir Ölüm sana gelir bir gün.

Ağaç gibi devrilirsin Musallaya verilirsin
Adın gibi de bilirsin Ölüm sana gelir bir gün.

Toprak tenimizi öper Üstümüzde otlar biter
Anlayana bu da yeter Ölüm sana gelir bir gün.

Kıyamete var seneler Ağlar arkada anneler
Genç ihtiyar, neler neler Ölüm sana gelir bir gün.

İçimde bir volkan parlar Sanırım dünya hep yanar
Herkes kendini ne sanar? Ölüm sana gelir bir gün.

Gel kardeşim şerri terk et Bu günde Rabbe itaat et
Başlar mezara hareket Ölüm sana gelir bir gün.

Çok uzundur bu yolculuk Ne kötüdür kovuculuk
İyidir arabuluculuk Ölüm sana gelir bir gün.

Değişmeli kötü huyun Isınacak bir gün suyun
Derler bu mevtâyı yuyun Ölüm sana gelir bir gün.

Omuzlanacak tabutun Kırılacaktır her putun
Kalmayacak hiç umudun Ölüm sana gelir bir gün.

İyiye selam dururlar Onu göz gibi korurlar
Hesabı kolay alırlar Ölüm sana gelir bir gün.

Mü’mine yerle gök ağlar İnler dağlar ile taşlar
Yıkılır evler ve bağlar Ölüm sana gelir bir gün.

Kaçamazsın gitmek için Öleceksin bitmek için
Derim sana bilmek için Ölüm sana gelir bir gün.

Köy yolunun sokakları Hey Allâh’ın korkakları!
Söndürecek ocakları Ölüm sana gelir bir gün.


Abdullah Demircioğlu

16 Kasım 2009 Pazartesi

Arayı Arayı Bulsam İzini

Arayı arayı bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzümü
Hak nasip eylese görsem yüzünü
Ey sevdiğim (ya Muhammet) canım arzular seni

Ali ile Hasan, Hüseyin anda
Sevdası gönüllerde muhabbet canda
Yarın mahşer gününde hak divanında
Ya Muhammet canım arzular seni

Yunus meth eyledi seni dillerde
Dillerde dillerde hem gönüllerde
Arayı arayı gurbet ellerde
Ey sevdiğim canım arzular seni

Yunus Emre

Ah Nideyim Ömrüm Seni

Ah Nideyim Ömrüm Seni

Yok yere geçirdim günü
Ah nideyim ömrüm seni
Seninle olmadım gani
Ah nideyim ömrüm seni

Geldim ve geçtim bilmedim
Ağlayıp güssa yemedim
Senden ayrılam demedim
Ah nideyim ömrüm seni

Hayrım şerim yazılacak
Ömrüm ipi üzülecek
Suret benden bozulacak
Ah nideyim ömrüm seni

Gidip geri gelmiyesin
Gelip beni bulmayasın
Bu benliğe sermayesin
Ah nideyim ömrüm seni

Hani sana güvendiğim
Guveniben yuvandığım
Kaldı külli kazandığım
Ah nideyim ömrüm seni

Miskin Yunus gideceksin
Acep sefer edeceksin
Hasret ile kalacaksın
Ah nideyim ömrüm seni

Yunus Emre

Ağla Gözüm Ağla Gülmezem Gayri

Ağla Gözüm Ağla Gülmezem Gayri

Ağla gözüm ağla gülmezem gayri
Gönül dosta gider gelmezem gayri

Ne gam bunda bana bin kez ölsem
Orda ölüm olmaz ölmezem gayri

Yansın canım yansın aşkın oduna
Aksın kanlı yaşım silmezem gayri

Beni irşad eden mürşid-i kamil
Yeter ben el daha almazam gayri

Varlığım yokluğa değişmişim ben
Bu gün cana başa kalmazam gayri

Fenadan bakiye göç eder olduk
Yöneldim sol yola dönmezem gayri

Muhabbet bahrinin gavvası oldum
Gerekmez ceyhun'a dalmazam gayri

Dilerim fazlından ayrılmıyasın
Tanrı'm senden özge sevmezem gayri

Söyle aşık dilinden bunu YUNUS
Eğer aşık isem ölmezem gayri


Yunus Emre

Acep Şu Yerde Var M'ola Şöyle Garip Bencileyin

Acep Şu Yerde Var M'ola Şöyle Garip Bencileyin

Acep şu yerde var m'ola şöyle garip bencileyin
Bağrı başlı gözü yaşlı şöyle garip bencileyin

Gezerim Rum ile Şam'ı Yukarı İller'i kamu
Çok istedim bulamadım şöyle garip bencileyin

Kimseler garip olmasın hasret oduna yanmasın
Hocam kimseler olmasın şöyle garip bencileyin

Söyler dilim ağlar gözüm gariplere göynür özüm
Meğer ki gökte yıldızım şöyle garip bencileyin

Nice bu derd ile yanam ecel ere bir gün ölem
Meğer ki sinimde bulam şöyle garip bencileyin

Bir garip ölmüş diyeler üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar şöyle garip bencileyin

Hey Emre'm Yunus biçare bulunmaz derdine çare
Var imdi gez şardan şara şöyle garip bencileyin

Yunus Emre

OTUZBEŞ YAŞ ŞİİRİ

Yaş otuz beş! yolun yarısı eder.

Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,

Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!

Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?

Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.

Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!

Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!

Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.

Cahit Sıtkı Tarancı

KÖRÜZ BİZ

Ne varsa otu ot çiçeği çiçek yapan
Tan yerinden söken umut ışığı
Sizin olsun çekik gözlü kardeşlerim
Aydınlıklar sizin olsun körüz biz

Bakmayın gözlerimizde yansıyan yıldızlara
Göremeyiz ateş böceklerini biz körüz
Çakıp sönen deniz fenerlerini uzak kıyılarda

Bir bulut ne zamandır üstümüzde
Yurt genişliğinde bir bulut kurşun ağırlığında
Nilüferler sularımızda açar mevsimsiz
Dolanır ayaklarımıza boğum boğum
Yapraklarında iri leş sinekleri uçuşa hazır
Göz göz oyulmuş gözlerimiz biz körüz
Göz çukurlarımızda radarlar fırıl fırıl döner
Körüz el yordamıyla yaşıyoruz bu yüzden

Yeni körler peydahlarız uyur uyanır
Ayak altında eziledursun karınca sürüleri
Ezenlerle bir olmuş yaşıyoruz ne güzel
Çizme onlardan içindeki ayak bizden ne iyi

Körüz biz kör uçuşlara açmışız toprağımızı
Ha düştü ha düşecek çelik gagalardan
Mantar mantar açılan tohumlar sıcakta

Gözlerimizi bir pula satıp geçmişiz bir yana
Ölmesini bilenlere yüz çevirmemiz bundan
Körüz gözbebeklerimize mil çekilmiş mil
Acımasız bir namlu şakağımızda soğuk
Tetikte kendi parmağımız yabancının değil

Rıfat Ilgaz

UTANSIN

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!

Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

Necip Fazıl Kısakürek

UTANSIN

Tohum saç, bitmezse toprak utansın!
Hedefe varmayan mızrak utansın!

Hey gidi küheylan, koşmana bak sen!
Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!

Eski çınar şimdi noel ağacı;
Dallarda iğreti yaprak utansın!

Ustada kalırsa bu öksüz yapı,
Onu sürdürmeyen çırak utansın!

Ölümden ilerde varış dediğin,
Geride ne varsa bırak utansın!

Ey binbir tanede solmayan tek renk;
Bayraklaşamıyorsan bayrak utansın!

Necip Fazıl Kısakürek

ANNECİĞİM

Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yeline,
Bir ince tüy gibi sal anneciğim!

Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Gecenin ardında yine gece var;
Çocuklar hıçkırır, anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim!

Gözlerinde aksi bir derin hiçin,
Kanadın yayılmış, çırpınmak için;
Bu kış yolculuk var, diyorsa için,
Beni de beraber al anneciğim!...

Necip Fazıl Kısakürek

MUHASEBE ..

MUHASEBE ..


Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri!
Sadece beyni zonklayanlardan biri!

Bakmayın tozduğuma meşhur Babialide!
Bulmuşum rahatımı ben bir tesellide.

Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!
Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?

Evet, kafam çatlıyor, güya ulvi hastalık;
Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.

Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem;
Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.

Üstün çile, dev gibi geldi çattı birden! Tos!!
Sen cüce sanatkarlık, sana büsbütün paydos!

Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle;
Ve cemiyet, cemiyet, yok edilen güruhiyle...

Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç!
Genç adam, al silahı; iman tılsımlı kılınç!

İşte bütün meselem, her meselenın başı,
Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!

Tırnağı en yırtıcı hayvanın pencesinden,
Daha keskin eliyle, başını ensesinden,

Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;
Yerleştirse başını, iki diz kapağına;

Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?
Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi!

Dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen,
İçimde homurtular, inanma diye gülen...

İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe!
Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe?

Üç katlı ahşap evin her katı ayrı alem!
Üst kat: Elinde tespih, ağlıyor babaannem,

Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve aşıkları,
Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları;

Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim;
Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim!

Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!
Koku iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş...

Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım!
Mukaddes emanetin dönmez davacısıyım!

Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana;
Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.

Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde?
Bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde!

Yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak!
Bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak;

Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal.
Mavalları bastırdı devrim isimli masal.

Yeni çirkine mahkum, eskisi güzellerin;
Allah kuluna hakim, kulları heykellerin!

Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;
Lafını çok dinledik, şimdi iş inkilapta!

Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!
Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!

Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak!
Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?


Necip Fazıl Kısakürek