26 Ekim 2009 Pazartesi

MEVLANADAN.

sordum ney’e-sana kimdir cefa eden
inlersin çığlık çığlığa tek söz etmeden
dedi ayırdılar beni şeker dudaklı dilberden
gayri ağlamadan yaşamayı bilmem ben

der ki gece - dostuyum ben sarhoşların -meyin tiryakisiyim
cümle bağrı yanıkların caniyim ben
aşki bilmeyenlerin de beklerim eşiğinde
ki her gece onlar için ölüm habercisiyim

kadehtir aşk
onun dudaklarından içmekle mutluyum
aşk güveydir
düğününün davulcusuyum
ne zaman ki çalmazsam ben bu davulu
ki işler bozan aşka yeminler olsun
anlarim ki işe yaramazın biri olmuşum

uyaninca içilen sabah şarabıdır aşk
içinde gül bahçesi olduğum bahardır aşk
en işsiz olmadığım günde bile işsizim ben
and içerim işe güce düşmandır aşk

kaçmadı o ay yüzlü seviyesizlerden kişiliksizlerden
ahlaksızlıklardan-bayağılıklardan-terbiyesizliklerden
vermek cömertliktir deme bana
deme –deniz de kaçmaz iyilerden- kötülerden
şeytan bile kaçardı-ama o kaçmadı ,iyiliğimizden


sarhoş bülbülden şarki dinlerim seni
gönlüme ezgini söyler rüzgarın uğultusu
hangi suya baksam yarin hayali
aah toprakta o tanıdık kokusu

sana yakin oldukça senden uzak
anlarım yanındayken bile senden ne kadar ayri
sen olmak isterim oysa - ben seninle olmak değil
bu yüzden hep dertliyim yanındayken
baştan aşağı sayrı

ben zaten sarhoşum ezelden
sanma ki bu sarhoşluk neyin sesinden
zaten yangınlar içindeyim
bu yangınım ne sudan ne ateşten
aşkın terazisinde öyle hafifim ki öyle
iki batman daha yeğniyim bir hiçten

bu gece aşkın kederinden sarhoşum delice
yakuttan şarabin kadehine değmedik bile
dert- hüzün-dalıp gitmek derinlere helal bu gece
yalnızca yalnızca uyku haramdır bize

aşkın ayı tam yuvarlak bu gece
dolunaydır sevgili bakmakta damların kıyısından
anılar gecesi bu
secdeye kapanmalar
ibadetler demidir
aşk ki helal şarabımız olmuş
uyumak haram bize

gidişim de gelişim de senin köyüne
gözümü alamam senden
gönlüm hep sana -sana akmakta
senin için tüm günahlarını işledim say yeryüzünün
dünyaya geliş sebebim sensin zira

sesini duyunca sesim güzelleşir benim
tanrının verdiği her şey gibi sayısız ölçüsüz olurum
beni yüz kez sattın ama yine senin kölenim
yine sat-sen sat beni-sen sattıkça tazelenenim

sen ki canısın cihanın
seninçin canı da cihanı da kaybettim
sen ki dünyanın mehtabı
ki ben yerimi göğümü şaşırdım
bana şarap sunma ey yar
ağzıma uzat kadehi
bana içir
sarhoşum ki senden öyle
ağzımı yüzümü şaşırdım

dün gece incelik gösterip o yar geldi bana
dedim ey gece sakın sırlarımı aydınlatma
arkana-önüne iyi bak dedi gece-iyi bak
sabahı nasıl getireyim işte bak güneş yanıbaşında

her eksikten uzak bilirim kusursuz güzelliğini
yaratan nakşetmiş her zerresini
neyleyim bilmek için iç evrenini
ben beni bileli beri bilirim seni

hayli zaman aşka dair bir şeyler bilmişim
canimi-yüreğimi-gözümü yar yoluna sürmüşüm
şimdi bildim ki ayrı olsa da bir imiş sevgililer
meğer ben şaşıymışım önceden-biri iki görmüşüm

saki bana kızıl şarap sunarsa neyleyim
dolunayım benden buse umarsa neyleyim
şimdi kavuşma vaktidir-bırakmak olmaz yarına
deli miyim ki şu anda yarından söz edeyim

gece gitti ve hala sarhoşuz biz
yarin devletindeyiz-işimiz kendimiziz
hem aşık-hem gönülsüz-hem sevgiliyiz
kalabalık da biziz-hem bülbül-hem gül bahçesiyiz


üzüm gibi ayaklar altında çiğnenmekteyim
aşk ne yana çekerse o yana dönmekteyim
sen bana –çevremde ne dolanmaktasın?-dedin
tozun sanma ki ben kendi çevremde dönmekteyim

gezegenler gibi dönmeyi ben benden öğrendim
dünyaya gelmeden önce de sonsuzlukta böyle dönerdim
ey bana –sabırlı ve sessiz ol –diyenler ey
sabrı ve sükuneti alın ben size verdim

bana söv-ne dersen de-mestim sana
o kirik dökük sözlerin ki bilsen ne hoş gelir bana
zehir sun hadi kadeh kadeh-bil ki şerbettir bana
sana kesilmişim ben-al teslimim-boyun eğdim-köleyim sana

dün gece kaç defa batırdık adimizi
vardık o vefasızın eteğine el uzattık
onun tam kalbinin üstüne koyduk kalbimizi
dün gece aynayı taşa çarptık

sevgilim dün yüzümü tırmaladı sarhoşlukla
sanki yanağım yanağından laleler toplamakta
dedim tırmalama yüzümü benim
yüzüm ki doğalı beri yüzünün kıblesine tapınmakta

gönlüm gamının tiryakisi olsun ey
öylesine alışsın ki keder ona hoş gelsin
ey gönülsüz gönlüm kucakla yarin gamını hadi
sevgili kederini kendisi yüklenmesin

göğsünde bi parça gönül olanlar
aşkına tutulmadan yaşıyor değildir
zülfünün zincirden buklesini görenler
zincire vurulmak için gönlüyle delirir

gönlünün ayağını zincirine vuranlar
yok oldukça yeniden varlık bulurlar
ey bana şarap iç de sarhoş olma diyenler
içenler elbette sarhoş olur

gayri senin ilacını neyleyim
gözlerim yollarında kör oldu kaldı
gayri neye yarar vefan
gönül aşkınla farıdı
artik ne işe yarar güzel sözlerin
kederinden can da kül oldu-ciğer de yandı

yaratan gönlümü dünya meylinden esirgesin
gönlüm ki aşktan gayrisine eğilmesin
ecel gelip de kapıma dayandığında
aşkı bırakıp can derdine düşen gözden şikayetçiyim

denizler kandırmaz ki beni-ırmak neye yarar
gül bahçeleri isterim bana yetmez hoş kokular
yari yanında olana kaygı mı var tasa mı var
bir ben bir de benim sabrım neyleriz-nereye kadar

ne alçaklık ne yükseklik olamaz sevdada
hatta ayrılık da olmaz sarhoşluk da
ne demek hafiflik-şeyhlik-müritlik
kalleşlik-düşkünlük-rintlik hatta

aşk ki padişahtır ama dikili bayrağı yok
hak dinidir aşk ama yazılı ayeti yok
her aşık bir avcıdan ok yemiş yaralı av
kendi kanını içer ama ortada yarası yok

hala kabukla öğrenmeye kalkan
sen özden uzak gafiller gafili
iyi bak can içindedir sevgili
bedenin özü duygu-duygunun özüyse can
tenden-duygudan –candan geçersen bulunur sevgili

git ey akıl
hiç akıllı yok burada
sana kil kadar yer yok
aşk güneşi var burada
ki her ışık mahkumdur karşısında yok olmaya

kapın ki yurdumuz-otağımızdır
zülfün gönül bağımızdır
her köşede bir kaç mum-üç beş pervane dünya
pervanemiz olan o mum bizim çerağımızdır

aşıklığın sırrından bi haber olanlar
güya aşkın sırlarını açıklayıp şöhret buldular
namus diye aşklarını gizli tutanlar
bir ömür ayrılık derdiyle paralandılar

aşıkların bu çığlıkları sevinçtendir
mum gelince susar mı hiç pervaneler
geceden de gündüzden de aydınlık sevgili gel
gel ey can-can ışığı seni beklemektedir

şu gördüğümüz evren-şu dönüp duran gökyüzü
tanrının kudretinde bir tek andan da önemsiz tekmili
her zerre bir timsah kadar büyüse
o sonsuz deryada birer balık gibi kalır her biri

daracık gönüllerde bitmeyen bu kötülük neden
aşk ki nedendir insanın belini büken
ten kafesinde gece gündüz her yere benimle giden
onun için çırpınan bu gönlün savaşı neden
Mevlana Celaleddini Rumi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder